Yunus Vehbi Yavuz

Yunus Vehbi Yavuz

Düşmanlarımızı üzen şeyler

Düşmanlarımızı üzen şeyler

Millet olarak, Müslümanlar olarak, vatandaşlar olarak hayatımızın sürdürülmesini düşmanlık politika­sına göre değil, belki dostluk ve sevgi anlayışına göre düzenlememiz gerekir.

Bizim defterimizde, bizim insanlarımız ve öteki insanlara yer olmadığı gibi, diğer insanlara karşı düşmanlık beslemek, yaşayabilmek için ötekileştirmek ve ötekileştirilenleri yaşatmamak düşünce­si yoktur. İnsanı yaşatalım ki, millet yaşasın.


Devletin temel politikası budur, bu olmalıdır. Bu politikadan ayrılarak, kana, ırka ve renge baka­rak insanları ötekileştirenler birliği, dirliği, huzuru bozarlar, vatanı ve devleti parçalayarak yutul­maya hazır hale getirirler. Allah kalplerimizi, bu gibi kirli düşüncelerden temizlesin, niyazında bu­lunuyoruz.


Fertler, topluluklar ve devletlerarasındaki düşmanlıkların dostluklara dönüşmesi temennisinde bulunurken, düşmanla­rın zararlarından emin olmak için de bazı tedbirleri almamız gerekir. Ayakta kalabilmek, dünya sahnesinde yaşayabilmek ve rol sahibi olabilmek için bilmemiz gereken bazı noktalar vardır. Bu noktalar çok önemlidir. Bunları iyi bilmemiz gerekir ki, düşmanların kötülüklerinden emin olalım ve kendimizi daha iyi tanıyalım.


Dostunu düşmanını bilmeyenler yaşama hakkından yoksun olurlar. Cephede düşmanla savaşmak kolaydır. Çünkü düşman bellidir, ona doğru hücum edilir, silahlar ona doğrultulur, bütün tedbirler buna göre alınır ve sonunda savaş sa­natındaki başarı ölçüsünde zafer elde edilir. Savaşlardaki hedef düşmanı imha etmek, insanları öldürmek değil, belki düşmanın şerrinden emin olmaktır; kendimizi korumak ve huzurlu bir hayat yaşamaktır.


İşte buna nail olmak için, düşmanı iyi tanımamız ve ona göre hareket tarzımızı ayarlamamız gerekir. Düşmanın meydan savaşları dışındaki taktiklerini bilmek çok önemlidir. Buna gizli savaş, soğuk savaş da denilmektedir. Özellikle bu soğuk savaşta başarı elde etmek çok büyük bir önem kazanmaktadır. İşte bunun için içimizdeki ajanları aracılığı ile aşıladıkları düşünceler çerçevesinde düşmanlarımızın en sevmedikleri şeyleri bilmemiz ve her zaman hatırda tutmamız gerekir. Bu, bir tür milli bir farizadır. Düşmanlarımızın en sevmediği üç şeye işaret etmek istiyoruz:


Birincisi: Müslümanların bir birini sevmeleri ve dost olmalarıdır. Düşmanlarımız, bizim, İslam dünyası ile iç içe ve dost olmamızdan asla haz duymazlar. Onların en sevmedikleri şey Müslümanların Müslümanlarla kardeşçe, dostça yaşamala­rıdır. Çünkü böyle olursa kendilerinin araya girerek menfaat sağlaması mümkün olmaz. Düşman içimizde sevgi, birlik ve bütünlüğün olmasını asla sevmez. Düşmanlarımızın beslendiği en etkili damar bizim bir birimize buğz etmemiz, birbirimiz­den nefret etmemizdir.


Bir asra yakın zamandan beri, bizi imha etmek için işgal eden yedi düvelin, şimdiye kadar bizim buğz etme politikası yü­rüttüğümüz Müslüman kardeşlerimizle sarmaş-dolaş yaşamaları, görünürde sıkı bir dostluk ve münasebet içinde bulun­maları bunun en açık delilidir. Onlar İslam ülkeleri ile, şeriat ülkeleri ile yakından temas edip iyi ilişkiler kurunca bir sakın­ca olmuyor, asla irtica olmuyor, fakat biz ilgi kurarsak en tehlikeli irtica oluyor; eksen değişikliği oluyor. Çünkü düşman bu irtica damarından beslenmektedir.


Bunun için Türk devletinin, Türk milletinin İslam âlemi ile temas etmesinden, onlarla iyi ilişkiler kurmasından daha teh­likeli, daha zararlı bir şey tasavvur edilemez.


İkincisi: Düşmanın sevmediği ikinci şey birlik ve bütünlüktür. Bizi sevmeyen düşmanlar açısından en tehlikeli işlerden biri, İslam âlemi ile buluşmak, onunla siyasi ve ekonomik ittifaklar kurmak, onunla birleşmek, bütünleşmek ve aynı eksen üzerinde bulunmaktır. Müslümanların Müslümanları sevmemesi birlik ve bütünlüğün en büyük engelidir.


İşte bu sebeple, benim çocukluğumdan bu yana müşahede ettiğim ve siyasal anlamda en tehlikeli iş olarak nitelendiril­diğini gördüğüm ve bildiğim tek mesele, Müslümanların birliğidir. Batıcılar nezdinde de maalesef en büyük tehlike, İslam birliğini kurmak yahut İslam birliği düşüncesini savunmaktır. Çünkü düşmanların en sevmediği şey bizim birliğimiz, en çok mutlu oldukları şey ise dağınıklığımız ve parçalanmışlığımızdır. Birlik düşüncesinden ne kadar uzak olursak düşman­lar o kadar çok sevinirler, birliğe ne kadar yakın olursak o kadar çok üzülürler. Onların ekonomik ve kültürel sömürüleri­nin dayandığı en önemli nokta işte bu birleşememe noktasıdır. En sevdikleri şey de parçalanmamızdır. Bizim birleşmemiz onların bütün emellerinin yok olması anlamına gelir.


Üçüncüsü; güçlü olmamak, daima dışa bağımlı olmaktır. Gerek ekonomik yönden, gerekse teknolojik yönden güçlü ol­mak, düşmanın hiç istemediği şeydir. Bunun için Müslümanlar, özellikle Türkler daima zayıf kalmalı, başkalarına muhtaç olmalı; ne olmalı ne de ölmelidirler. Son asırlarda hâkim olan ve açıklanmayan anlayış işte budur. Bizi sevmeyenlerin izle­dikleri politika budur.


Son zamanlarda İran’a karşı husumetin ve haçlı ittifakının sebebi budur. Bundan önceki İran batılılar için çok cici idi. Şimdi kakadır. Şimdiki İran Suudi Arabistan gibi eğer Amerika’ya biat ederse bir sorun kalmayacaktır.


Mevcut hükümetin dış politikası, bugün Avrupa’nın istemediği istikamette gelişmesine karşın, Türk milletinin gelişmesine, güç kazanmasına, devlet ve millet olarak Ortadoğu’da lider durumuna yak­laşmasına vesile olmaktadır. Pek tabii, bu durum, Avrupai sömürünün sonu demektir. Avrupalıların te­mel sermayelerinden biri bu sömürü olduğuna göre, uyanan bir milleti sömürmeleri bundan sonra söz konusu olamayacak demektir. İşte onlar buna üzülüyorlar, bizler ise seviniyoruz. Daha başka bir ifade ile söyleyecek olursak, millet olarak biz sevinince, onlar üzülüyorlar; biz üzülürsek onlar seviniyorlar. Bizi sevmeyenlerin karakter yapıları budur. Bu anlamda Allah düşmanlarımızı daima üzsün diyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus Vehbi Yavuz Arşivi