Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Yeni kurbanlar

Yeni kurbanlar

Eski yaraları sarma sürecinde yeni yaralar açılıyor. Eski kurbanlara iade-i itibarda bulunmak isterken yeni kurbanlar veriyoruz. Doğrudan söylemek gerekirse, Hrant Dink’ın acılarını sarmadan kontra bir biçimde Türk tarafının Hrant Dink’lerini kurban verdik. Ahmet Kaya ile alakalı iade-i itibarda partiler birbiriyle yarışırken bu defa da Türk Ahmet Kaya’yı kurban verdik. Öyleyse olaya nasıl bakmalı ve meseleyi nasıl değerlendirmeliyiz? Acaba alttan almalar birilerine yakıt ve malzeme mi oluyor? Birilerini cesaretlendiriyor muyuz? Bu etki ve tepkiler bizi nereye taşır? Mazlumiyeti ortadan kaldırmaya çalışırken sabırsız ve tahammülsüz bir biçimde kendilerini mazlum yerine koyanların birden zalim kimliğine büründüklerini görüyoruz. Dolayısıyla bazı kesimlerde yapılanlarla alakalı derin tereddütler hasıl oluyor. Ahmet Kaya meselesini ele alalım. Adama yapılanlar belki haksızlıktı, lakin bunu yaparken Ahmet Kaya’nın söylem ve üslubunun da tam olarak sakin ve kışkırtmadan uzak olduğunu söyleyebilir miyiz? Mukaddimesiz bir biçimde alışık olmadık bir çıkış yapıyor. Tepkiler maksadını aşıyor vesaire. Burada sadece kurban olarak Ahmet Kaya’yı değil, Ahmet Kaya olayının kurbanlarını da birlikte mütalaa etmeli değil miyiz? Ölçüsüz ve kritersiz hareketlerin bizi taşıyacağı nokta budur. Kontra olayı tahlil ettiğimizde karşımıza müzisyen Sarp Öztürk çıkıyor. Kimse Ahmet Kaya’dan bir talepte bulunmadığı halde belki de yaşadığı baskının tahrikiyle ve tahrike müsait olan yapısıyla bir çıkış yapıyor ve bu zincirleme olarak salonu tahrik ediyor. Burada çözümü kolaylaştıracak unsur patlamak değil, sabır ve teenni ile hareket etmek ve tahammül göstermektir.
¥
Kontra ikinci tabloda karşımıza Sarp Öztürk çıkıyor ve garsonlar vasıtasıyla birkaç salon magandası kendisinden Kürtçe türkü istiyorlar. Sarp Öztürk ve ekibi Kürtçe bilmediklerini söylüyorlar ve işte tam bu noktada silahlar patlıyor ve Kürtçe bilmediği için türkü şarkı söylemeyen müzisyen Sarp Öztürk cansız bir biçimde yere seriliyor. Kabahati ise Kürtçe bilmemek! Bu tam bir kalleşlik sahnesidir. Hiçbir şekilde de Ahmet Kaya ile mukayese edilemez. Adını koyarak söyleyelim: Ahmet Kaya bir biçimde kendi kontrolsüzlüğünün kurbanı olmuştur. Lakin karşı olayın izah edilebilir bir tarafı yoktur. Bu da tepkilerde kantarın topuzunun kaçırıldığı ve Ahmet Kaya gibilerin mağduriyetinin masumiyet gibi gösterildiği gerçeğine götürüyor bizi. İkisi birbirinden çok farklıdır. Bu iki olayda masumiyeti temsil eden kişi Ahmet Kaya değil, Sarp Öztürk’tür. Sarp Öztürk meselesi ferdi bir mesele de değildir ve bir trenddir ve bu trendin arkasında PKK ve BDP vardır. İki dil tartışmalarında gelinen nokta aslında Sarp Öztürk meselesinin tekil bir mesele olmadığını gösteriyor. BDP’li birileri Meclis Başkanının neden Kürtçe bilmediğini sorguluyor. Burada da makulu talep değil, kin birikimini görüyoruz. Bazı BDP’liler Kürtçe ile İngilizceyi karşılaştırıyorlar. Hakikaten ben de Kürtçe ve genel olarak anadillere karşı komplekssiz yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Doğrusu budur. Lakin karşı olmama rağmen İngilizce ile Kürtçe’nin karşılaştırılmasının gereği olmadığını da düşünüyorum. Maalfarık bir karşılaştırmadır ve kompleks yüklüdür. Kuzey Irak’taki bölge yönetimi acaba caddelerini İngilizce yerine Türkçe mi yoksa Farsça mı donatmaktadır? Ellerinden gelse Arapça’yı da kaldırmak isterler. Dolayısıyla bu konudaki komplekslerin bizi yönetmesine izin vermemeliyiz ve bu kompleks havası cinayetin altyapısını hazırlamıştır. Dinimizde ‘La darare vela dirar’ kaidesi vardır ve hakkın ihkakı başkalarının hakkını ihlal edecek şekilde yapılamaz. Veya iptidaen zarar vermek doğru olmadığı gibi bilmukabele zarar vermek de doğru olmaz.
¥
İslami değerler silikleştiğinden sabır ve tahammül de kalmadığından öfke patlaması yaşanıyor. Ermeni meselesini ele alacak olursak; Hrant Dink meselesi de üzücü bir mesele olmuştur. Lakin hepimiz ‘Hrant Dink’iz’ diye hançere yırtanlar Zekeriya Vural ve Sonay Öğmen cinayetini ferdi bir olay olarak görmüş ve ilgisiz kalmışlardır. Halbuki, öyle değildir ve bir nöbet patlamasıdır ve altında Türklere karşı kin birikimi ve kara kin yatmaktadır. Ağabey Gönay Öğmen, Türklere karşı Zekeriya Vural’ın şahsında şuur altını boşaltmış ve onunla işbirlikçi ve hain olarak gördüğü kız kardeşini de infaz etmiştir. Bunun adı kara nefrettir ve yeniden hortlamıştır. Pelosi de giderek bu kara nefret ateşine yeni yakıtlar ikmal etmiştir. Onun çıkış noktası da Türk ve Müslüman nefretidir.. Selametimiz, ne pahasına olursa olsun düşmanı düşman ve dostu dost olarak bilmek ve buna göre davranmaktan geçer. Yoksa dostu düşman ve düşmanı dost yaptığımızda ilk kurşunu kendi ayağımıza sıkmış olacağız. Allah bizi yaş ve kuru her şeyi önüne katacak fitne ateşinden korusun. Ama öncelikli olarak Apo ile görüşecek ciheti tespit etmek yerine, Apo’nun hapisten Kürt halkını yönetmesinin önüne geçmeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi