Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Hani, Turgut Özal “pat” diye ölmüştü ya!

Hani, Turgut Özal “pat” diye ölmüştü ya!

Ben, kesinlikle “tesadüf”lere inanmam... Kâinatta hiçbir şey “tesadüfî” değildir... Her şey, bir “hesap-kitap” dahilinde cereyan eder... Çok basit bir misal vereyim: Hani “tombala” oyunu vardır ya... “Tombala torbası”nın içinde “99 pul” vardır ya... Peki, tombala torbasından, meselâ “48” sayısının çıkması bir “tesadüf” müdür?.. Elbette hayır!..


O torbadan, “herhangi bir sayı”nın çıkması, “99’da bir ihtimal”dir!..



Bu da demektir ki;



“İhtimal”in olduğu yerde, “tesadüf”e asla yer yoktur... “99’da bir” ve hatta “milyarda bir” bir ihtimal varsa, burada “tesadüf”ten söz edilemez!..



BİR KELEBEK KANAT ÇIRPSA!



Bilirsiniz, bir “kaos teorisi” vardır... O teoride “kelebek etkisi”nden söz edilir.



1972 yılında Edward N. Lorenz tarafından öne sürülen teoriye göre;



“Amazon Ormanları’nda kanat çırpan bir kelebek, Avrupa’da/Amerika’da fırtınaya yol açabilir.”



Demek oluyor ki;



“Fırtına”ların, “tayfun”ların ve “hortum”ların oluşması, “tesadüfî” değildir!.. Çünkü onların oluşumunda bir kelebeğin “kanat çırpması”nın rolü vardır.



Lorenz’e göre; her canlının bir “varlık sebebi” vardır, hiçbir şey “sebepsiz” yaratılmamıştır!..



Kısaca ifade edecek olursam;



Kâinatta “tesadüf” yoktur!..



Her şey “hesap-kitap”la olur!..



NİYE 32 YIL SONRA?



Bu “girizgâh”tan sonra, son günlerde cereyan eden olaylara değinmek istiyorum.



Söyleyin Allah aşkına;



“Maraş’taki anma törenleri”nin; “Kendiliğinden!.. Doğaçlama!.. Tesadüfen!” geliştiğine inanır mısınız?..



Ne olmuştu Maraş’ta?..



Bundan “32 yıl önce” yani 19-25 Aralık 1978’de bir “katliam” yaşandı Maraş’ta!..



19 Aralık 1978 gecesi, ülkücülerin şehre getirdiği “Güneş Ne Zaman Doğacak?” filminin oynadığı Çiçek Sineması’na konulan bomba, olayların fitilini ateşledi.



Maraş, “savaş alanı”na döndü!..



Sonuç itibariyle;



111 kişi öldü,



210 ev ve 70 işyeri tahrip edildi.



Aradan geçmiş 32 yıl!..



Sen kalk, “32 yıl” aradan sonra, git Maraş’a ve “anma toplantısı” yap!..



Ali Balkız başkanlığındaki Alevi Bektaşi Federasyonu mensupları, “ilk defa” bir yürüyüş yapmışlar Maraş’ta!..



Ötesine-berisine bakmadan, çok basit bir soru sormak istiyorum;



“Ali Balkız başkanlığındaki Alevi vatandaşlarımız şimdiye kadar nerelerdeydi acep?.. Böyle bir yürüyüş yapacaksanız, niye 32 yıl beklediniz? Niye ilk defa yürüdünüz ve neden bugünlerde?”



Öyle ya; “birinci yıl”dan itibaren “her yıl” bir anma töreni yapsaydınız, bunu anlardım... Hatta; 5. yıl, 10. yıl, 15. yıl veya 30. yılda bir yürüyüş yapılsaydı, ona da eyvallah derdim!..



Peki ama;



“Otuzikinci yıl”ın özelliği ne?..



Niye “otuzuncu yıl”da yapılmayan bir yürüyüş, “32. yıl”da yapılıyor?..



Bu, bir “tesadüf” mü,



Yoksa “hesap-kitap” işi mi?..



Biraz önce bahsettik ya;



“Amazon Ormanları’nda bir kelebek kanat çırpsa, Avrupa’da/Amerika’da fırtına olur!”



“Maraş’taki yürüyüş” de öyle!..



Söyleyin hele;



Öğrencilerin(!) başlattığı “Dolmabahçe Ofisi’ni basma” amaçlı eylem!..



SBF’deki “yumurtalı” provokasyon!..



ODTÜ’deki “taşlı” saldırı!..



BDP’nin “iki dil” ve “özerklik” çıkışı!..



Ve son olarak;



“Maraş’taki anma yürüyüşü!”



Bütün bunlar “tesadüf” mü?..



Yoksa, bütün bunlar “Türkiye’de kaos çıkarmayı” ve dolayısıyla “Yeni bir AK Parti İktidarı’nı engellemeyi” amaçlayan “planlı-programlı” eylemler mi?..



Hiç kimse kusura bakmasın;



Ben, bu eylemlerin “tesadüf” olduğuna ve “masum amaçlar” taşıdığına kesinlikle inanmıyorum!..



Hele de, Maraş’taki anma yürüyüşü!..



Sorarlar adama;



“Bir derin devlet organizasyonu olan bu katliamı anmak için niye 32 yıl bekledin arkadaş?.. Niye yirmibeşinci veya otuzuncu yılda değil de 32. yılda böyle bir eyleme kalkıştın?.. 32 yıldır uykudaydın da, yeni mi uyandın?..”



Söyleyin Allah aşkına;



Bir kelebeğin “kanat çırpması” ile “fırtına”ların oluştuğu bir kâinatta; son günlerde peş peşe yapılan eylemler hiç “kaos”a hizmet etmez mi?..



CHP’Yİ DİZAYN GİRİŞİMLERİ!



Şimdi de, Maraş’ı orada bırakıp, gelelim Ankara’ya... “Kaos Teorisi”ne bir örnek de CHP’den verelim...



CHP Milletvekili Nesrin Baytok’la “zina ilişkisi”nin kasetleri ortaya çıkınca “CHP Genel Başkanlığı”ndan istifa eden Deniz Baykal, 10 Mayıs 2010 günü ne demişti;



“CHP’yi dizayn etmek isteyenler için, bu alanı boşaltıyorum!”



Demek oluyordu ki;



Baykal, “dizayn” işini biliyordu!..



Çok iyi biliyordu ki;



“Birileri kendisini istemiyor!”



“CHP’nin başından gitmesini” istiyorlar!..



Peki, onlar kim?..



Yeni yeni ortaya çıkıyor ki;



“CHP’yi dizayn etme girişimi”nde bulunanlardan biri de ÇYDD Başkanı Prof. Dr. Türkân Saylan’dır!..



“28 Şubat Süreci”nde “ikna odaları”nı dizayn eden Türkan Saylan, meğer “CHP’yi dizayn” etme işinde de faal rol oynamış!..



Hem de, nasıl?..



Malûm, “ÇYDD İddianamesi” geçtiğimiz günlerde mahkeme tarafından kabul edildi... İşte o iddianamede, Türkan Saylan’ın, “CHP’nin elegeçirilmesi” için hangi girişimlerde bulunduğu anlatılıyor.



Topluma, “Kardelen’lerin annesi” diye yutturulmaya çalışılan, adına “dizi film”ler yapılan Türkan Saylan, evi aranmazdan yaklaşık 8 ay önce, yani 3 Ağustos 2008’de, CHP’nin şimdiki Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran’la konuşuyor ve ona “Baykal’ın CHP liderliğinden ayrılması” gerektiğini ısrarla söylüyor!.. Kısacası, “Yeni CHP’de Deniz Baykal’a yer yok” diyor!..



Umut Oran’a, bir de tavsiyede bulunuyor:



“Süheyl Batum’la tanışın!”



“PAT” DİYE GİDECEK MİYDİ?



Baykal’ın koltuğu bırakmamakta ısrar etmesi halinde “farklı yollar denenebileceğini” anlatıyor!..



Baykal’a “stent” takıldığını hatırlatarak, “Özal’ın ölümü”ne göndermede bulunuyor ve diyor ki;



“Hani, Özal paat diye ölmüştü, biliyorsun!!! İşte o sırada pat diye!!!



O öldü meselâ!”



Peki, bu “stent” hatırlatmasındaki “şifre” nedir?.. Türkan Saylan, acaba ne demek istedi?..



CHP’nin eski MYK üyesi Savcı Sayan; dün Cihan TV Network’un Anadolu’da Sabah programına konuk oldu... Programda önemli açıklamalarda bulunan Sayan; Baykal’a Hacettepe Hastanesi’nde kalbine stent takılması olayında malum çevrelerin partinin başından ayrılması ve kenara çekilmesi için tehdit yollu mesaj yolladığını, görüşmelerden bunun anlaşıldığını söyledi!..



Savcı Sayan’ın değerlendirmesi şöyle:



“Bana göre orada şifreli konuşmalar var. Bana göre; ‘Biz Özal’ı öldürdük, Baykal’ı bir komploya kurban götürelim ya da yok edelim’ düşüncesi var. Orada stent mitent hep şifre...



Bakın Özal ülke ile iyi geçinmiyordu... Özal’ın başını yedik... CHP’yi bitirmemiz için Baykal’ı yok etmemiz lazım... Ona da bir ölüm korkusu vererek kenara çektirebiliriz... Bu kalbindeki stent ile alâkalı değil. Bunu öyle algılamayalım... Bu; Baykal’a bir komployu gösterelim. Tehdit edelim... Şantaj yapalım... Köşesine çekilmek zorunda kalsın. O zaman kimse sizi tutamaz. Orada asıl olan şifreler odur.”



Türkan Saylan’ın Umut Oran’la yaptığı görüşmenin ardından yaşananlara, gelin de “tesadüf” deyin!..



Baykal, belki “pat” diye gitmedi ama “zina kasedi”yle gitti!..



Yerine, Kemal Kılıçdaroğlu getirildi!..



Şu “tesadüf”(!)e bakın ki;



Türkan Saylan’ın konuştuğu Umut Oran, şu anda CHP Genel Başkan Yardımcılığı koltuğunda oturmaktadır!..



Saylan’ın tavsiye ettiği Süheyl Batum da CHP Genel Sekreteri oldu, iyi mi?..



Ayy ne tesadüf!?!



BAYKAL, ŞİMDİ NE DER?



Ne yalan söyleyeyim; bu “entrika”ları gördükten sonra Baykal adına sevindim!..



Öyle ya;



“Zina kasedi” çıkmasına rağmen, ya “direnseydi” ne olacaktı?..



Demek ki, rahmetli Özal gibi, onu da “pat” diye götüreceklerdi!..



“Koltuğu” kaybetti ama;



Hiç olmazsa “can”ı yerinde!..



Yatsın, kalksın; şükretsin!..



Yanarım, yanarım da,



Bay Baykal; “Arkasından dolaplar çeviren... Kuyusunu kazan!.. Entrikalar çeviren” bir kadın için, “övgü”ler düzmüştü, ona yanarım!..



“Ergenekon operasyonları”nın yapıldığı gün, yani 14 Nisan 2009’da demişti ki;



“Bu süreç, bir AKP darbesidir. Darbeler sadece tankla, tüfekle yapılmaz. Böyle de yapılır. Türkiye’de yaşanan siyasal darbedir, aynı zamanda savcı darbesidir.



Sağlık sorunları olmasa herhalde diğer şube başkanları gibi Türkan hanım da götürülecekti. Türkan hanım 29 bin öğrenciye burs veriyor, 36 bin genç kızı okula kazandırıyor. İnsanın aklına geliyor. Çağdaş eğitim projesini mi içinize sindiremiyorsunuz, bunu mu engellemeye çalışıyorsunuz?”



Aslında, “iddianame” ile, “kimin kimi içine sindiremediği” ve “kimin kime darbe yapmayı düşündüğü” ortaya çıktı!..



Gayet açık ve net ki;



Türkan Saylan, “Deniz Baykal’ı içine sindirememiş” ve hatta onun “pat” diye götürülmesini bile istemiş!..



Bu iddianameden sonra, Bay Baykal, Türkan Saylan için; “Sen de mi Brütüs?” der mi bilmem ama, ben şunu gayet iyi biliyorum ki;



Hiçbir olayın gerçekleşmesi “tesadüf” değildir!.. Her olayın meydana gelişinde, mutlaka bir “hesap-kitap” vardır!..



Maraş’taki katliam da “derin hesap”ların ürünüdür, “32 yıl sonra” yapılan “anma töreni” de!..



“Baykal’ın gitmesi” de “derin bir organizasyon”dur, Türkan Saylan’ın bu organizasyonda “görev” alması da!..



“Yumurtalı saldırılar” da tesadüf değildir, “BDP’nin çıkışları” da!..



Bunların hepsi birleşince de;



Al sana “Kaos!”



Bilmem, anlatabildim mi?..







Benim adım Kemal... Bana ‘Maaş’ deme!



Bazı “isim”ler vardır ki; herkes için “teminat”tır...



Meselâ, “Köroğlu” ismi zikredildiğinde bütün kapılar açılırdı... Ama “Kılıçdaroğlu” isminin bir kıymet-i harbiyesinin olduğunu hiç sanmıyorum... Hani adama adını sormuşlar da, “Mülayim” demiş ya... Haline bakıp; “Sert olsan ne yazar” diye cevap vermişler ya, Kılıçdaroğlu da öyle!.. Kalkıp; “Benim adım Kemal... ‘Parayı bulurum’ dersem, bulurum!” dedi ya; bunu duyan CHP’nin televizyonu Halk TV’de çalışan “emekçi”ler demiş ki; “Madem para bulursun, bir an önce bul da, şu bizim maaşları öde!.. Çünkü 3 aydır maaş alamıyoruz!”



Çok haklılar... Madem “işsiz”lere “para” buluyorsun, o halde “işçi”lere de bul ki, adamların açlıktan nefesi kokmasın!..



Bay K.K.’nın “vaat”lerine kanan varsa, onlara şunu hatırlatırım:



“Aman dikkat!.. Bay Kılıçdaroğlu, bütün Türkiye’yi Halk TV’ye çevirebilir!”



Halk TV’ye bakın, görün gelecekteki hâlinizi!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi