M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Kur’an’la Şikayet Edilmekten Korkuyorum

Kur’an’la Şikayet Edilmekten Korkuyorum

Korkuyorum;

Kur’an’la şikayet edilmekten,

Kur’an’ı hakkıyla okuyamamaktan,

Kur’an’ı gerektiği gibi anlayamamaktan,

Kur’an’ın hükümlerini uygulayamamaktan,

Kur’an’la günlük hayatı yaşayamamaktan korkuyorum.

Açıkçası, Hz.Peygamber’in beni Kur’an’la şikayet etmesinden korkuyorum.

Ya da Peygamber’in izini süren çağdaşım Kur’an davetçilerinin beni şikayet etmelerinden korkuyorum.

***

Beni bu korkuya iten şey, Allah Rasûlü’nün (a.s) iki mirasından biri olarak emanet ettiği Kur’an’daki ihbardır.

Bizzat Kur’an’ın da adı olan Furkan Suresinin 30.ayetinde haber verilen bu gerçeğin meal/tefsirine kulak verelim:

“O gün, kendilerine şefaat edeceğini umdukları Peygamber veya onun yolunu izleyerek toplumunu hak dine çağıran İslam dâvetçisi; “Ey Rabbim!” diyecek, “Benim halkımdan Müslüman olduğunu ileri süren bazı kimseler, bu Kur’an’ı tozlu raflar içine hapsederek veya süslü mushaf torbalarına saklayarak terk ettiler...

Kimileri, onu anlamak ve uygulamak niyeti taşımaksızın okudu;

Kimileri, sadece ölülerin ruhlarına üfledi;

Kimileri, onun yerine başka eserleri başucu kitabı haline getirdi;

Kimileri, harfler ve rakamsal oynamalarla onu, üzerinde çalışmalar yapmaya yarayan bir malzemeden ibaret gördü;

Kimileri, bu çağda geçerliliğini yitirmiş bir kitap olduğunu ileri sürerek onu hayatın dışına itti;

Kimileri, onun tertil ile iyice hazmedilerek okunup bir güzel anlaşılması ve yaşanmasını önceleyeceği yerde, en ince tecvid kurallarıyla lafzın mahreçlerinde oyalanıp güzel ses ve makam ölçekli bir Kur’an okuyuşunu hedef seçerek adeta onu bir müzik resitaline döndürdü ve onu gerçek amacından saptırdı.

Kimileri, Kur’an’la sesini güzelleştirme yerine, sesiyle Kur’an’ı güzelleştirme çabasına girdi.

Kimileri de, maide-i Kur’an programlarında kulak zevkini ve nefsini tatmin için salonlara koşarken, asıl alacağı Kur’an sofrasından hayatına şifa olacak gıdaları almadan ayrılıp bildik hayatına geri döndü.

İşte bütün bu yapılanlardan ve yaptıklarından şikayetçiyim ya Rab!” diyecek...

Kur’an’la şikayet edecek.

“Rabbim! Benim halkım bu Kur’an’ı terk etti” diyecek!..

***

İslam alimleri Kur’an’ı “lafız ve mananın mecmuudur” diye tarif ederler.

Hem metin hem anlam birlikteliğidir, onu Kur’an yapan.

Eskilerin “lazım-ı gayr-ı mufarık” dediği bir bütünün ayrılmaz parçasıdırlar.

Biri eksik olursa diğerinin varlığı anlamsız kalır.

Bizzat Kur’an ayetleri buna işaret eder.

Bilinen Arapça lafızlarla birlikte bu lafızları anlamaya yönelik: “düşünmezler mi? akletmezler mi? anlamazlar mı? tefekkür etmezler mi?” gibi ifadelerle bu mana birlikteliğine Kur’an dikkatimizi çekmektedir.

Vefat yıldönümünde rahmetle andığımız Mehmet Akif de çok dertlidir bu konuda:

“Lafz'ı muhkem yalınız anlaşılan Kur'an'ın
Çünkü kaydında değil hiçbirimiz mananın”

derken anlatmak istediği bundan başka bir şey değildir koca şairin.

***

Yeryüzünde her zaman her yerde milyonlarla Kur’an okuyan, eğer okunan Kur’an’la değişmiyor ve Kur’an eksenli bir hayata dönmüyorsa, şikayeti hak etmiş demektir.

Onun için ben de korkuyorum.

Hayatıma, yaşantıma bakıyorum.

Kur’an’la şikayet edilmekten korkuyorum...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi