Yazar ve pazar

Yazar ve pazar

Herhalde kaç gündür yeni yıl dilekleri okumakdan artık gınâ gelmişdir. Ama benimki tek cümlelik:

Kimsenin kimseye soyu sopu dili ve inancından ötürü yan bakmadığı bir Türkiye istiyorum!

Nokta!

Şimdi bir de “pazar yazısı” meselesi var. Kim çıkardıysa “Pazar yazıları neş’eli olmalı!” derler. Bakalım bunu da yüzümüze gözümüze bulaştırmadan halledebilecek miyiz:

Kılıçdaroğlu “Lefter çok iyi bir kaleciydi.” demiş. Kâğıthâne’ye “Kâğıttepe” , Sultanbeyli’ye “Sultanbey” diyen ve fırsat olsa muhtemelen Beyoğlu’na “Beyefendioğlu” , Eyübsultan’a da “Eyübmolla” diyecek olan ve nüfus kütüğünü bile karıştırdığı için oy kullanamayan Sayın CHP Lideri arada unutmuş olacak, müdhiş bir orta sâha oyuncusu olan Zeki Müren’le Lefter’e halk o zamanlar “Cehennem İkilisi” lakabını takmışdı. Sonra sağ bek Celâl Bayar da aralarına katılınca Fener o yıl şampiyon olmuşdu.

Kesmediyse bir de şurdan yakın:

“Endîşeli Modern” kardeşlerimizi tedirgin eden bir gelişme de 2010’da alkollü içki tüketiminin azalması. Bunu Kemalizm’in kalbgâhına yönelik hâinâne bir AK Parti taarruzu olarak değerlendiriyorlar. Bâzı Alman meyhânelerinde süslü yazılar ve gösterişli çerçeveler içine oturtulup barların arkasına asılmış şöyle bir ibâre vardır:

“Ein Volk, das ausserstande ist, seine Wirte zu ernähren, verdient die Bezeichnung Nation nicht!” (Meyhânecilerini beslemekden âciz bir halk millet adına lâyık değildir!)

Bence seçimlerde bu damardan işleseler, yüzde kırk Kemâl Bey’in kasketine, yüzde yirmi de buradan, kekâ!

Bu iyiliğimi de unutmasınlar!

Ama şunu da unutmasınlar ki “Lâ ikrâha fi-ş-şarâb!”

Hazır açılmışken Şeytan’ın gör dediği:

“Taraf” dün Avustralya ve Y. Zelanda’yı kasdederek şöyle bir başlık atmış:

“Geçen Yıla da İlk Onlar Girmişdi!”

Bu bana başka bir meslekdaşımızın şu cümlesini hatırlatdı:

“Şeker Bayramı bu yıl da Ramazan sonuna denk geldi.”

Bu kadar pazar keyfi yeter! Şimdi biraz da ciddiyet! Herkes toparlansın ve kulak kesilsin! Sinek uçsa vızıltısı duyulsun!

Dünden beri AB’de şeflik koltuğu altı aylığına Belçika’dan Macaristan’a geçdi. Macaristan, bilindiği üzere, Türkiye’nin tam üyeliğini harâretle destekleyen ülkelerden biri ve Macar Başbakanı Viktor Orbán ülkesinin yönetimi sırası mümkin mertebe çok müzâkere faslını açmaya kararlı olduklarını defa’atle vurguladı. Samîmiyetinden şübhe yok ama buna hakıykaten zaman ve enerji bulup bulamayacağı şübheli. Zîrâ başında bulunduğu hükûmet geçen ay anayasada bile değişikliğe giderek medya üzerindeki kontrolü öylesine ağırlaştırdı ki başda Almanya olmak üzere pek çok üye ülke bunun artık demokrasiyle bağdaşmayacağını ve düpedüz diktatörlüğe giden bir yön olduğunu dile getiriyor. Şimdi Brüksel’de Macaristan’a karşı zecrî tedbirler alınıp alınmayacağı meselesi tartışılıyor. Budapeşte buna, otoriter rejimlerde mûtâd olduğu üzre, adamakıllı sert bir tepki göstererek bir bakıma yangına körükle gitmiş oldu.

Yâni yaklaşan hercümerc içinde Türkiye kaynar gibime geliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi