‘Hür Adam’ı Seyretmeden Önce

‘Hür Adam’ı Seyretmeden Önce

Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatını konu alan ‘Hür Adam’ birkaç gün sonra gösterime giriyor. Filmi galada seyretme şansım olmadı. Ancak ülkemizde başlatacağı tartışmaların, bir filmin sınırlarını daha şimdiden aştığı dikkate alınırsa, o dönemi konuşmanın tam sırası gibi görünüyor.

‘Hür Adam’ filminin yapımcıları, nasıl bir zamanlamayla yola çıktılar. Verecekleri mesajların dünden bugüne karşılığı üzerinde ne kadar durdular, bunları bilmiyorum. Filme dair yapılan haber ve söyleşilerde bu çerçevede bir yaklaşıma rastlamadım. Ancak gerek Said Nursi üzerinden, gerekse o dönemin tartışmaları üzerinden çok ciddi bir hesaplaşmanın yaklaştığını öngörebiliriz.

***

Dilerseniz şuradan başlayalım. Bir gazetemizin ‘Said Nursi’nin 88 yıl önce Atatürk’e yazdığı mektup’ olarak manşetten verdiği metin, basit bir araştırmacının herhangi bir kitapçıdan kolaylıkla temin edebileceği bir yerde yıllardır duruyor. Şu farkla; gazetede yayınlanan mektup, Üstad’ın meclis kürsüsünden 19 Ocak 1923’te yaptığı konuşmanın aynısı.

İlgilenenler için, Tenvir Neşriyat tarafından basılan Bediüzzaman Said Nursi, Hayatı, Mesleki, Tercüme-i Hali, s. 138-140. Ayrıca değerli akademisyen Prof. Dr. İsmail Kara’nın Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi ve Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslam kitaplarında da bu metin var.

***

Belli ki bu tartışma, Mustafa Kemal ve Said Nursi ekseninde devam edecek. O halde bir parça o tarihe dönerek, Üstad’ın niçin Ankara’ya çağrıldığı ve onun çağıranların ne yapmaya çalıştığı üzerinde durmakta yarar var.

Said Nursi, sevenlerinin de sevmeyenlerinin de kabul ettiği üzere ateşli ve heyecanlı bir mizaca sahiptir. Meşrutiyet döneminden tutun, Birinci Dünya Savaşı’na, Teşkilat-ı Mahsusa’da çalışmasından İstanbul ulemasıyla yaşadığı tartışmalara kadar hemen her alanda bunu görebilmek mümkün. Nitekim onun bu mizacı ve sahip olduğu büyük etkinlik, Milli Mücadele’yi yürüten kadronun dikkati dışında kalamazdı. Bunun sonucunda Mustafa Kemal tarafından Ankara’ya davet edildi.

Bu davetin nedenleri yıllar yılı tartışıldı. Taraflar arasında hangi konuşmaların geçtiği üzerinde birçok iddia, metin, hatta efsane de var. Ancak şunu söylemek abartılı olmaz. Mustafa Kemal için Said Nursi, sahip olduğu etkinlik alanıyla, yetenekleriyle ve aynı zamanda Kürt oluşuyla önemli bir isimdi.

Nitekim, Üstad, Ankara’dan gelen bu mesaja karşılık vermekte gecikmedi. Medyamızın ‘Hür Adam’ üzerinden başlayan tartışmalar vesilesiyle keşfettiği mektup, bu görüşmenin sonucudur.

***

Kuşkusuz Mustafa Kemal’in hesabıyla, Said Nursi’nin hesaplarının çok farklı olduğu açık. Üstad’ın mizacına uygun bir üslupla yaptığı konuşmanın (Mebuslara Beyanname, 19 Ocak 1923), bu hesaplaşma/çatışma/pazarlık sürecini yansıttığını görebiliriz.

Asıl mesele, bugün bunları tartışırken, geçmişi hangi zemin üzerinden bugüne taşıdığımız ve tüm bunların yakın gelecekteki hangi değişim sürecinin habercisi olduğu. Kürt meselesi de dahil, güç dengelerinin, iktidar denklemlerinin tümüyle yeniden şekillendiği bir dönemde, Mustafa Kemal-Said Nursi ekseni üzerinden konuşmak, yeni bir paylaşım kavgasının habercisi olabilir.

Bu yazıya devam edeceğim, hem de bugünü merkeze alarak. Ancak bu yazıyı bitirirken şunu ifade etmekten kendimi alamıyorum. Keşke bu tartışmalar, Birinci Meclis’in nasıl tasfiye edildiğini, orada kaybettiğimiz temsil derinliğini bulamadığımız için, hemen her sorunun daha da büyüyüp karmaşık hale geldiğini konuşma fırsatı verebilse.

İnanın bu pencereden Kürt meselesi, din-devlet ilişkileri ve benzeri tüm sorunlar bambaşka görünebilir. ‘Hür Adam’ bize pek çok kapı açacak, bakalım nereye kadar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi