Cemal Nar

Cemal Nar

“Ben Buralı Değilim” 1

“Ben Buralı Değilim” 1

Adamın biri maalesef içki içmiş ve zilzurna sarhoş olmuş..
Yolda yalpalayarak ilerlerken birden yanından geçen adama sormuş:
-Kardeş şu yukarıdaki güneş mi ay mı?
Amacı gece mi gündüz mü, onu anlamak istemiş herhalde. Çünkü Allah Teâlâ’nın verdiği en büyük nimetlerden birisi olan akıl, sarhoş olan insanı terk eder ve onu sıradan bir “canlı” seviyesine indirirmiş. Tabi insan sıradan bir “canlı” gibi konuşur veya iş görürse, etrafındakiler de ister istemez güler ona. Aslında ağlanacak bir şey, ama insan gerçeği budur işte.
Allah Teâlâ’nın kitabı Kur’an-ı Kerim’de sebep ve hikmetini de açıklayarak alkollü içkileri haram kılarak yasaklamıştır:
“Ey iman edenler! Şarap, kumar, putlara kurban kesilen sunaklar, fal okları, şeytana ait murdar işlerden başka bir şey değildir. Bunlardan geri durun ki felah bulasınız.
Şarap ve kumarla Şeytanın yapmak istediği tek şey, sizin aranıza düşmanlık ve kin salmak, sizi Allahı zikretmekten ve namazdan alıkoymaktır. Artık bu habis şeylerden vazgeçtiniz değil mi?
Allaha itaat edin, Resûlullaha itaat edin ve onlara karşı gelmekten sakının. Eğer ona sırtınızı döner-seniz bilin ki Peygamberimizin görevi sadece tebliğden ibarettir.” (Maide, 90-92)
İslâm içki ticaretini menetmiş, müslümanın gayr-ı müslim ile de olsa içki alışverişi yasaklanmıştır. Şu lânet, ticareti de içine almaktadır:
"Peygamber (s.a.) içki yapanı, yaptıranı, içeni, taşıyanı, kendisine taşınanı, dağıtanı (sâkî, garson), satanı, parasını yiyeni, satın alanı ve kendisi için satın alınanı lânetlemiştir." ( Tirmizî, K. el-Büyû, 58; İbn Mâce, K. el-Eşribe, 6.)

Önceki Hanefî fukahâsı, içki imâlinde kullanılacağı bilinen kimseye üzüm ve şıra satışını tecviz etmiş, "satılan helâldir, alanın içki yapma günahı kendine aittir." demişlerdir.( el-Mavsılî, el-İhtiyar, cüz: IV, s. 38.) Ama sonraki alimlerimiz “sedd-i zerâî” yani “haramı önleme, yasağı engelleme” ilkesince, bunu tahrimen mekruh saymış ve kaçınılmasını söylemişlerdir.

Hanefilerin dışında kalan fukahâ ise bunu meneden hadis-i şerife ve "masiyete yardım edilmez" kaidesine dayanarak bunu caiz görmemişlerdir. (Sübülü's-Selâm, C. III, s. 38.)
Müslümanın vazifesi yalnızca haramı işlememek değil, başkalarının işlemesine de -yapabildiği ölçüde- mânî olmaktır. Bu kaide onun, içki içilen yerde oturmasını önler. Hz. Ömer'in nakline göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse, üzerinde içki dolaştırılan sofraya aslâ oturmasın!"(Tirmizi, K. el-Edeb, 43; Ebû-Dâvûd, K. el-Et'ime, 18.)
Neyse, biz gelelim fıkramıza. Sorulan adam ne cevap verse beğenirsiniz?:
Merak ediyorsanız gelecek yazımızı okuyunuz lütfen. Zira yazı çok uzadı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi