Bu ayıptan kurtulalım

Bu ayıptan kurtulalım

Meclis gündeminde çok önemli bir yasa tasarısı var. Bu tasarıyla Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkileri yeniden belirleniyor. İlk bakışta bu tasarı sade vatandaş için çok anlamlı gözükmeyebilir. Uygulamada daha iyi anlaşılacaktır; Anayasal hak ve özgürlük ihlalleriyle ilgili davalarda getirilen bireysel başvuru hakkı, devrim niteliğindedir.

Neden mi? Anlatalım...

Anayasal haklarını kullanırken mağdur olduğunu düşünen ve bu konuda iç hukuk yolları tükenen vatandaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmeden önce çareyi Anayasa Mahkemesi’nde arayabilecek.

Yani, AİHM öncesi bir şans daha...

Hem birey hem devlet için çok önemli. Zira, birey, hakkını arayabileceği bir mecra daha bulmuş olacak, devlet ise Avrupa’da çizilen, hatta yerle bir olan karizmasını bir nebze olsun kurtarma fırsatı bulacak.

Bugün AİHM gündeminde tam 119 bin 300 dosya var. Bu dosyalardan 13 bin 100’ü Türkiye’den gidenler. Başka bir ifadeyle, AİHM gündemindeki her 100 dosyadan 11’i Türkiye’ye ait.

Yine, AİHM’in karara bağladığı 12 bin 198 dosyadan 2 bin 295’i Türkiye’deki davalarla ilgili. Bu dosyaların dökümünü yapacak olursak; adil yargılamanın ihlaliyle ilgili 657, mülkiyet hakkı ihlaliyle ilgili 544, özgürlük ve güvenlik hakkı ihlaliyle ilgili 436, uzun süreli tutuklulukla ilgili 350 başvuru var.

Düşünün, AİHM’e şikayet edilen ülkeler sıralamasında Rusya’dan sonra ikinci sıradayız. Hem çizilen karizma var hem hazineye yüklenen milyon eurolar...

Bir de geciken adalet...

Yeni düzenleme yürürlüğe girdiğinde, AİHM’e koşan vatandaş, yurt dışına çıkmadan önce Anayasa Mahkemesi kapısında hak arayacak. AİHM’den farklı olarak mahkeme, iptal kararı verebilecek. Yani, şikayetçinin başvurusunu yerinde bulursa, mahkeme kararını bozabilecek. Anayasa Mahkemesi, bir yerde yeni bir temyiz mahkemesi işlevi görecek.

Buradaki önemli nüans şudur; bozma kararı, sadece, anayasada tarif edilen hak ve özgürlük ihlalleriyle ilgili olarak açılan davalarla ilgili olarak verilebilecek. Misal, uzun süreli tutukluluk veya adil yargılamanın ihlali gibi...

Yargıtay, bu noktada itiraz ediyor.
Başkan Hasan Gerçeker özetle diyor ki: AİHM tazminata hükmediyor veya ilgili kanunda düzeltme öneriyor, iptal yetkisi yok, oysa Anayasa Mahkemesi dosyayla ilgili iptal kararı verebilecek, bu, süper yetkidir.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i aradım dün. Bu itirazı sordum. Dedi ki: “AİHM uluslararası bir mahkemedir. Türk mahkemelerinde karara bağlanmış bir dosya hakkında iptal kararı verirse, bu durum, egemenlik hakkına müdahale anlamına gelir. Anayasa Mahkemesi milli bir mahkemedir, iptal kararı verirse, egemenlik hakkına müdahale olmaz.”

Peki, böyle bir düzenleme, Türkiye’ye ait bir keşif mi?

Bakan Bey, Avrupa örneklerini sıraladı tek tek. Kıta Avrupa’sında Almanya modelinden esinlenerek oluşturulan bireysel başvuru hakkının İspanya’da devreye sokulduğunu, zamanla Avusturya, Portekiz, Macaristan, Rusya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Makedonya ve Hırvatistan gibi birçok ülkede uygulandığını anlattı.

Bazı ülkelerde bireysel başvuru sonucunda iptal kararı verilip dosyalar yeniden görüşülmek üzere iade edilirken bazı ülkelerde iptal kararıyla birlikte yeni hüküm inşa edildiğini anlatan Ergin, getirdikleri yeni düzenlemede, Anayasa Mahkemesi’ne sadece iptal yetkisi tanıdıklarını söyledi.

Bu açıklamalardan anlıyoruz ki, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı, Türkiye’nin yeni dönemdeki bir keşfi değilmiş. Özellikle Almanya ve İspanya’da çok başarılı şekilde uygulanan bir model...

Türkiye’de ne gibi sonuçlar doğurur, ileride göreceğiz. Avrupalılar başardığına göre Türkiye neden başaramasın? Kaldı ki, AİHM’de en fazla dayak yiyen bir ülkenin mensupları olarak, yeni bir hak arama mekanizmasının oluşturulmasını hak etmiyor muyuz?

Hem de fazlasıyla... Artık bu ayıptan kurtulalım.

Yeni yasayla Anayasa Mahkemesi karşısında pozisyon kaybettiğini düşünen Yargıtay’a ise tavsiyem, öz eleştiri yapmasıdır. Sadece son 2 yılı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçirsinler yeter, artar bile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi