Taha Akyol

Taha Akyol

Anayasa kaygıları

Anayasa kaygıları

CUMHURBAŞKANI Gül’ün başkanlık sistemi için “çekincelerim var” diye açıklama yapmasına sevindim. Başkanlık sistemi lehinde ve aleyhinde teorik olarak çok şey söylenebilir. Sistemin, kuvvetler ayrılığını netleştirmesi gibi avantajları vardır ama bazen otoriterliğe bazen de kilitlenip devlet çarkını durdurmaya götürebilecek zaafları da bulunmaktadır.
Bundan başka, Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi demek, tepeden tırnağa ağır bir ameliyata girmesi demektir ki benim asıl itirazım bu sebeptendir.
Neticesinin mutlaka iyi olacağının garantisi de bulunmadığına göre yine bu ağır ameliyat masasına niye yatalım?
Ağır ameliyat diyorum, çünkü başkanlık sistemine geçmek demek, içinde Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu kavramları geçen bütün kanunları, bütün yetki düzenlemelerini değiştirmeyi gerektirir. Bundan başka yargının örgütlenmesinden tutun da il idaresine kadar yüzlerce kanunu ve yönetmeliği değiştirmeyi de icap ettirir.
Sadece bunun korkunç zorluğu değil, asırlar içinde oturmuş mevcut sistemimizin hiç alışık olmadığımız mekanizmalara göre değiştirilmesi birçok çelişkilere, yetki çatışmalarına da yol açabilir.

Metot esastan daha önemli
Anayasa yapımı konusunda Gül’ün fevkalade önemli bulduğum bir sözünü de buraya aynen aktarmak isterim:
“Metotta hata yaparsak esasta kaybediyoruz!”
Evet, sadece anayasa yapımında değil, hukukun bütün alanlarında ve hatta bilimde “usul esasa mukaddemdir.”
Cevdet Paşa’nın Mecelle’ye yazdığı bu evrensel vecizenin anlamı “yöntem, esastan önce gelir” demektir.
Bilimsel bilgi sadece bilimsel metotlarla elde edilmiş bilgidir mesela...
Askeri anayasaların çok sorunlu olmasının temel sebebi, “usul”deki hata, yani toplumsal mutabakat ve katılım olmaksızın yapılmış olmalarıdır.
27 Mayıs’ın “Kurucu Meclisi” de, 12 Eylül’ün “Danışma Meclisi” de toplumu temsil etmiyordu, üstelik son söz de cuntaya aitti.
Anayasamızdaki otoriter ve vesayetçi hükümler gibi “esas”taki hatalar, işte bu “usul” ya da “yöntem” hatasından, demokratik temsile imkân verilmemiş olmasından kaynaklanıyor.

Fevkalade zordur!
Yeni anayasa deyince hem “usul”ün, hem “esas”ın toplumun değişik kesimlerine topluca güven verecek nitelikte olması şarttır. Sivil toplum kuruluşlarının katılımı hayatidir ama yetmez, en azından dört partinin AKP, CHP, MHP, BDP’nin temsil edilmesi zaruridir.
Yüzde yüz mutabakat beklenemez ama toplumdaki ana sorunların tarafları ile önemli siyasi akımların uzlaşacağı bir anayasa şarttır; dayanıklı ve birleştirici bir anayasa olmasını istiyorsak...
Bu o kadar kolay değildir.
Siyaseti kutuplaşmış, kimlik ihtilafları keskinleşmiş bir toplumda böyle bir uzlaşmayı sağlamak fevkalade zordur!
Anayasa’nın ‘teknik’ maddelerinde önemli tartışmalar çıkmaz... Ama bugün toplumun geniş kesimlerini kutuplaştıran itikadi ve etnik ‘kimlikler’le ilgili konularda birleştirici madde metinleri hazırlamanın ne kadar zor olacağını siz tahmin edin!
Hatta bir kesimi tatmin edecek bir metin, öbür kesimi öfkeyle ayağa kaldırabilir!
Onun için şimdiden çok dikkatli olunmalıdır. Uzlaşmacı bir dil geliştirmeye, partiler arası ilişkileri yumuşatmaya mecburuz.
Mevcut hale bakıyorum da kaygı duyuyorum ben.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi