Mısır'da isyan, Türkiye'de hezeyân

Mısır'da isyan, Türkiye'de hezeyân

Tahrir Meydanı'nda toplanan halk, Mısır'da iktidarı, Türkiye'de muhalefeti sarsıyor. CHP ve MHP hâlâ olan biteni kavrayabilmiş değil.


Mısır'daki ayaklanmanın Türkiye'yi derinden etkileyecek muhtemel sonuçları hakkında asgari bir muhakeme yürütemiyorlar. MHP'nin çıkartabildiği tek sonuç, bu ayaklanmanın Türkiye'ye sıçrayabileceği korkusu. Bir de 'BOP eşbaşkanlığı' söylemi ile AK Parti'ye yüklenmek. Mısırlılar değil ama nedense MHP sözcüleri Başbakan'ın salı gününe kadar suskun kalmasına itiraz ediyorlar. CHP'nin vaziyeti daha berbat. Kılıçdaroğlu, 'Bizim yöneticilerimiz onlara, onların halkı bize benzemek istiyor.' diyor. İyi de Mısır halkı zaten bize benziyor. Benzemeyen, siyasî düzenlerimiz ve yöneticilerimiz. Mısır halkı, yöneticilerinin Türkiye'deki gibi sandıktan çıkarak gelmesini istiyor.

CHP liderinin, diplomasi muhabirlerine söylediği Mısır yorumu için, başlığa aldığım kelimeden başkasını bulamıyorum. Şöyle diyor Kılıçdaroğlu: "O halkların Türkiye'ye benzemesiyle Türkiye çok daha farklı bir düzeye gelmiş olacaktır. Ortadoğu halkları eksen kaymasını ortadan kaldıracak." Orta sınıfın başlattığı, muhafazakâr halkın desteklediği ve Batı'da radikal İslam geliyor paniği yaratan, İsrail'de kâbusa dönen ve şu canlı yayınlarla gözümüzün önünde cereyan eden halk ayaklanmalarından mı, yoksa başka bir şeyden mi bahsediyor?

Muhalefetin, bölgenin ve Türkiye'nin kaderini belirleyen bu önemli gelişmeler konusunda yaşadığı algılama sorununun ve politikasızlığın sebebi ne olabilir? Her iki parti kurmaylarının yaklaşan seçimlerde adaylık tartışmaları ile zihinlerinin fazlasıyla meşgul olması mı? Parti teşkilatlarında yaşanan sorunlara bakarak bu soruya 'belki' cevabı verilebilir. Ama ben, içgüdüsel olarak muhalefetin, Mısır'daki ayaklanmanın AK Parti'ye kazandırdığı prestijden duydukları rahatsızlığın asıl sebep olduğunu düşünüyorum.

Alt alta yazıp toplayalım. Türkiye'nin demokratikleşmesinin, hukuk düzenini geliştirmesinin, insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir ülke haline gelmesinin, topluma yerleşen özgüvenle ekonominin büyümesinin ve özellikle bölgesinde yıllardan beri sürdürdüğü ahlâkî dış politika ile yakaladığı itibarın somut sonuçları olmalı. Bütün İslâm dünyasına yayılan ve diktatörlüklerin sonunu getiren bu ayaklanmalar işte gözle görülür somut sonuçlardan biri. Mısır'daki ayaklanma ve Mısır halkının demokrasi ve özgürlük umudu, büyük ölçüde Türkiye'nin eseri. Ortadoğu halkları Türkiye gibi bir yönetimin özlemi ile ayaklandılar. Demek ki bu ayaklanmayı mümkün kılan en önemli faktör, Türkiye'nin canlı bir örnek olarak yanı başlarında durması. TESEV'in yaptırdığı araştırma, bu göstergenin delili.

ABD'nin ve Avrupa'nın radikal İslâm korkusunu, somut Türkiye örneği bastırıyor. Batılı liberaller, ABD'den yana dikta rejimlerine karşı Batı ile barışık Türkiye modelini karşı tez olarak öne sürüyor. Radikal İslâmcılar, Türkiye'ye bakarak kendilerini gözden geçiriyor ve demokrasiye uyum sağlıyor. Birbirinden farklı toplum kesimleri, Türkiye'den ödünç aldıkları güvenle yan yana, omuz omuza diktatörlüğe karşı başkaldırma cesareti buluyor.

Türkiye Ortadoğu ülkelerine siyasî rejim, belki daha önemlisi siyasî kültür ihraç ediyor.

Peki arkasından ne gelecek? Peş peşe, serbest ve adil seçimlere dayanan iktidarlar, Ortadoğu'nun ve Kuzey Afrika'nın tamamında iş başına gelecek. Diktatörlerin baskısı altında yoksullaşan halklar bu yeni yönetimlerle sadece zenginlik değil, aynı zamanda uluslararası alanda onur arayacaklar. Kendi halkları yerine Batı'nın siyasî desteği ile hüküm süren diktatörlüklerin sona ermesiyle, bu ülkeler sorumlu ve dinamik yönetimlere kavuşacaklar. Türkiye'nin diktatörlüklerle yürüttüğü kibirle malûl diplomasinin yerini, halklar arasında yürütülen sıcak ve insanî dış politika alacak.

Gelelim 'Başbakan neden gecikti?' itirazına. Başbakan'ın Ankara'da Meclis grubundan Mübarek'e yaptığı ve Tahrir Meydanı'ndaki yüz binlerin canlı olarak izlediği 'Halkın sesini dinle' mesajına, Mısır'dan gelen tepki bir ipucu veriyor. Mısır Dışişleri sözcüsü Zeki, "Türkiye'nin her durumda rol oynamaya çalışması, her şeye burnunu sokması üzücü." diye cevap verdi, Başbakan'ımızın mesajına. Acaba Mısır'ın mevcut yönetimi, ABD'ye, AB ülkelerine göstermediği sert karşılığı, neden bizim 'gecikmiş' Başbakan'ımıza gösteriyor? Muhalefetin olan biteni kavrayabilmesi için bu soruya arayacağı cevap, belki uygun bir başlangıç olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi