Faruk Çakır

Faruk Çakır

Mısır, hangi Türkiye’yi örnek alsın?

Mısır, hangi Türkiye’yi örnek alsın?

Sıkıntılara rağmen düzenli şekilde seçimlerin yapılabildiği, iktidarların seçimle değiştiği bir ülkede yaşıyoruz. Tunus ve Mısır’da yaşanan hadiseler sonrası Türkiye’nin bu ülkelere ‘örnek’ olabileceği yorumları yapılıyor. Tabiî ki bu yorumlardan ne kastedildiği tartışılır, ama keşke ‘dört dörtlük’ bir demokrasimiz olsa ve bu yönümüzle başta İslâm ülkeleri olmak üzere bütün dünyaya örnek olabilsek...
Mısır gibi uzun yıllar diktatörlükle idare edilen bir ülkenin Türkiye’nin hangi yıllarını örnek alacağı da ayrı bir konu. Hatırlanacak olursa, ülkemiz de; uzun yıllar ‘bugünkü Mısır’dan daha kötü bir şekilde yönetilmiştir. 1950’ye kadar olan yönetimin bugünkü Mısır yöneticilerinden ‘uygulama’ anlamında bir farkı var mıydı? “Tek parti”nin bu millete neler yaptığını ara sıra hatırlamak ve hatırlatmak lazım.
İngiliz Financial Times (FT) gazetesi başyazısında, AB’nin Arap dünyasının özgürleşmesine yardım etmesi gerektiği hatırlatılmış ve şöyle denilmiş: “Belli bazı AB hükümetlerinin, Türkiye’ye tam üyelik verilmesini reddetmesi aptallık mı yoksa mantıklı bir gerçekçilik mi bu tartışılabilir. Ancak Tunus ve Mısır gibi girişimci bir orta sınıfa sahip Arap ülkelerinin, Avrupa’nın yardımıyla Türk tipi bir siyasi çoğulculuk ve ekonomik gelişme yönünde evrim geçirmesi kesinlikle imkânsız değil.” (AA, 7 Şubat 2011)
Keşke Türkiye yıllar önce başlattığı AB üyelik yürüyüşünü tamamlayıp bugün daha iyi noktalarda olsaydı. “Türkiye Mısır’a örnek olsun” diyenlerin, AB üyelik sürecine dikkat çekmesi boşuna değil. Hiç kimse Mısır ya da benzer ülkelerin bir zamanlar Türkiye’deki uygulanan ‘tek parti devri’ni örnek almak istediğini düşünmesin. Onların kurtulmak istediği tam da bu. Türkiye o pençeden 1950’de “Yeter, söz milletindir!” diyerek kurtuldu; bugün aynı şeyi Mısır halkı haykırıyor.
Türkiye’nin ‘güzel örnek’ olabilmesi, demokrasi ve hürriyetler noktasında ileri adımlar atabilmesiyle mümkün. 1950’de atılmaya başlanan bu adımlar, ‘darbe’ler ve darbeciler tarafından kesintiye uğratılmamış olsaydı, bugün çok daha ileri noktalarda olabilirdik. Ne yazık ki, 27 Mayıs 1960’taki darbe ve sonrakiler Türkiye’nin bu yolda yürüyüşünü engelledi, yavaşlattı. Açık ve gizli darbeler olmasaydı, bugün gerçekten İslâm ülkelerinin parmakla göstereceği bir örnek olabilirdik.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen yine de ‘örnek alınacak ülke’ olarak gösterilmemiz, çileli yolları millet olarak sabırla aşmamız sebebiyledir. Kırmadan, dökmeden ve ‘müsbet hareket’le gelinen bu nokta, daha da ileriye götürülmeyi bekliyor.
Günümüz şartlarında vatandaşına ‘insan’ muamelesi yapmayan hiç bir idarenin uzun süre iktidarda kalma imkânı yoktur. Bu açıdan, ‘dost ve komşu’ ülkelerin bu tabloyu görüp suları tersine akıtma gayretinden vazgeçmesi gerekecek. Türkiye, pek çok kuruluşta birlikte yer aldığı bu ülkeleri uygun lisanla ikâz etmeli ve onları bu yolda atacakları adımlar konusunda teşvik etmeli.
Şunu bilmeliyiz ki, hür ve demokrat kişi ve ülkelerden ‘insan’lara zarar değil, fayda gelir. O halde bu yolda atılacak her adımı teşvik etmek durumundayız.
Mısır başta olmak üzere değişim sancıları yaşayan her ülke ‘demokrat Türkiye’yi örnek alabilir. Öyle ise ‘örnek’ olmanın gerektirdiği demokrasi ve hürriyetler yolunda samimiyetle ilerleyelim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi