Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Sen neden Özkök’e düşmansın?

Sen neden Özkök’e düşmansın?

Hayır, “kankam” Özkök’ten söz etmiyorum... Hakkında yazmayı bir süreliğine erteledim.

Şamil Tayyar Ülke TV’deki programımızda, “Kimse hakkında yazmasın, Ertuğrul Özkök hasta olur, bunalıma girer” demişti.

Bunalıma girmesini bekliyorum.

Bunun alametleri belirdiği an, sazı elime alacağım.

Şimdilik bir kenarda dursun.

Konumuz öteki Özkök... Yani asker olduğu halde “sivil” refleksler gösteren ve kendince demokrasiye sahip çıkan eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök...

Bu Özkök’ü devre arkadaşları sevmiyor.

Sarıkız’cılar, Kafes’çiler, Yakamoz’cular, Balyoz’cular sevmiyor.

Ulusalcılar sevmiyor.

Emin Çölaşan’ın refikası sevmiyor.

Kemal Kılıçdaroğlu avenesi sevmiyor.

Doğan Medya Grubu’ndaki bazı refiklerimiz sevmiyor.

Bu Özkök’ün suçu, vaktiyle, “Demokrasilerde askerin yeri kışladır... Hiçbir zaman herhangi bir konuda ileri sürülen bir fikre karşı önyargıyla hareket etmeyin, asimetri yaratacak fikirlerden ürkmeyin. Çok aykırı fikirlerle karşılaşabilirsiniz, bu fikirlere ‘vatan haini bir düşünce’ gibi çok iddialı bir önyargıyla yaklaşırsanız, fikirlerden istifade marjını daha başlangıçta sıfırlamış olursunuz” demiş olması.

Bunu diyen Özkök’ün, aynı zamanda darbe girişimlerine karşı durmuş Özkök olduğunu, darbeye Pakistan Yüksek Mahkemesi’nden cevaz arayan sivil Özkök’ün tersine sürekli parlamentoyu hatırlattığını Ergenekon ve Balyoz davası iddianamelerinden izleyebilirsiniz.

Bu Özkök’ü, TSK’yı “kâğıttan kaplan” ilan eden Süheyl Batum da sevmiyormuş...

Zaten Süheyl’in sevmediği iki Genelkurmay Başkanı var:

Biri Hilmi Özkök...
Diğeri Yaşar Büyükanıt...

Bunu kendi ağzıyla itiraf etti... Daha doğrusu, neden TSK’ya kâğıttan kaplan dediğini gerekçelendirirken ağzından kaçırdı... Kâğıttan kaplan demesinin nedeni de bu iki generalmiş, maksadı TSK’yı üzmek değilmiş, TSK üzülürse kendisi daha çok üzülürmüş... Estek köstek...

Süheyl’in hedefinde neden önüne gelene “vatan haini” yaftasını yapıştıran Hurşit Tolon yok, bilmiyoruz...

Neden Şener Eruygur yok?

Neden ıslak imzacılar, fişçiler, andıççılar, darbe günlükçüleri yok?

Neden İstanbul’a çökeceğini ve 200 bin muhalifi derdest edip sorgu mahpesine tıkacağını söyleyen “plan seminercileri” yok?

Neden “dost mayınları” döşeyen ve 9 erimizin ölümüne sebebiyet veren generaller yok?

Neden Heron’cular yok?

Neden darbenin tedvirine memur edilmiş “sivil gazeteciler” yok?

Hadi “yenileri” bir tarafa bırakalım... Süheyl’in hedefinde neden hiçbir zaman Cemal Gürsel, Talat Aydemir, Cemal Madanoğlu, Cevdet Sunay, Muhsin Batur, Faruk Gürler, Memduh Tağmaç, Kenan Evren, Çevik Bir, Erol Özkasnak olmadı?

Bütün bunları bilmiyoruz...

Bildiğimiz şu:

Özkök, 2002, 2003 ve 2004 girişimlerini engelledi... Şener Eruygur ve Hurşit Tolon takımına yüz vermedi... Bazı generallerin aklını çeldi ve “olması beklenen” harekâtın yönünü değiştirdi...

Büyükanıt da, Dolmabahçe görüşmesinden sonra “27 Nisan muhtırası”ndan yüzgeri etti ve “sivil irade”ye tabi oldu...

Sonra da, bildiğiniz gibi, “sivil faşizm” tartışmaları başladı...

Sivil faşizm “artık asker gelsin” demenin kod adıysa, “kâğıttan kaplan” da “asker üzerine düşen darbe görevini yerine getirmiyor” sızlanmasının örtük ifadesidir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi