Cumhuriyet Halk Partisi, Avrupa Birliği standartlarında demokrasiye uyum sağlamakta zorlanıyor. Kaybedilmiş bunca yıldan sonra hâlâ olduğu yerde sayıyor. Son defa, partinin genel başkan yardımcısı Anayasa hukuku profesörü Batum’un sözleri, çok tepkiyle karşılandı.
Askerin ve yargının politikaya karışmadığı rejime demokrasi denir evrensel tanımını reddeden anlayışla CHP nasıl mesafe alır? 1960 askerî darbesini oluşturan CHP, yarım asır sonra aynı zihniyetle milletten nasıl oy isteyecektir?
Türkiye’de Batı ölçütlerinde bir sosyal demokrat parti bulunmasının rejimi güçlendireceğini her zaman dile getirdik. Ama CHP, bu kriterlere ulaşamadı. 1960 darbesi, tabur yönetmemiş küçük rütbeli bazı subayların devlete isyanıdır. Komutanlarına nasıl davrandıkları malûmdur. Bu darbe, Türkiye’ye komünizmi getirdi, devlete düşman çeteler oluşturdu. 1971 ve 1980 darbelerine zemin hazırladı. Atatürk cumhuriyetinin temeli olan Meclis üstünlüğü ile çirkin bir mücadele başlattı. Hayat boyu lordluk ihdâs etti.
Darbeler, Atatürk’ün tek hedefi olan çağdaş uygarlık düzeyine bir türlü erişemeyişimizin temel sebebidir. Menderes, Demirel, Özal gibi seçkin ve müstesna devlet adamlarını beğenmeyip hattâ irtica ile suçlayarak asmak, sürmek, tutuklamak, ne demektir?
AB standartlarında silâhlı kuvvetler, politika ile uğraşmayan saygın subaylar, modern savaşlar için vurucu gücü yüksek profesyonel ordu, bizim millî hedefimizdir.
Hiçbir şartta silâhlı kuvvetlerimize dil uzatılmasını istemeyiz. Türkiye’nin güvenliği için tehlikeli buluruz. Yapıcı eleştiri dışında gündelik polemik konusu bir ordunun, ancak düşmanlarımızı sevindireceğinin millî şuuru içindeyiz. Hâlen dünyadaki en tecrübeli ve kıdemli devlet adamı olan 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in, Prof. Batum’un sözlerini “maksadını aşan icapsız bir beyan” değerlendirmesine katılıyoruz. Orduya darbe görevi yüklemek de ne demek? Avrupa standartlarının bu derece gerilerine düşmek bizi nerelere sürükler?