Şevki Yılmaz

Şevki Yılmaz

Sevgi; neden her gün değil de senede bir gün!

Sevgi; neden her gün değil de senede bir gün!

Almanya’da seneler önce gençlerle gittiğim bir balık lokantasında, Alman bir hanımla eşinin yedikleri yemeklerin ücretlerini ayrı ayrı ödediklerini görünce şaşırmıştım.

Senede bir gün akıllarına getirdikleri sevgililer gününün sadece eşya satmak için emperyal bir amaç olduğunu anlamıştım. Yine bir gün Frankfurt Havaalanı’nda kendini karşılamaya gelen ve annesini özlediği her halinden belli olan yavrucağın sarışın başını okşayarak geçiştiren, köpeğine, köpeği bile şaşırtacak bir “sevgi ve özlemle” sarılan annenin o halini gördüğümde sadakati, sevgiyi ve muhabbeti unutan İslâm dışı toplumların sevgideki balans ayarını kaybettiğinde ne hale geldiklerinin içler acısı durumuna gözlerimle şahit olmuştum. Neden Avrupa’da köpekle yaşama oranının yüksek olduğunu o zaman daha iyi anlamış ve o gün “köpekler Avrupa’da intiharın önünde en büyük engel olsa gerek” fikrim daha da güçlenmişti! Karşılıklı sevgi, sadakat ve merhametin olmadığı, anne-baba ve evlatların aile olmanın sorumluluklarını yerine getirmediği toplumlarda maalesef durum içler acısı bir hal alıyor. İnsanlar yakınlarında bulamadıkları sevgi ve sadakati köpeklerinde arıyorlar!..


Son yıllarda maalesef Müslümanlar arasında da bir çok şeyin sevginin önüne geçtiğine, sevgi ayarının bozulduğuna şahit oluyoruz. Boşanmalar artıyor, kimsesizlerin ve bakıma muhtaçların sayısı günden güne çoğalıyor. Toplumumuzun beraberliğini yerle bir edecek bencillik, cimrilik, nefret ve şiddet hastalığı çığ gibi yayılıyor gençler arasında. Sevgisizlik ve ilgisizlikse en çok yaşlıların mecburen gittiği sığınma evlerinin sayısını artırıyor! ‘Annenin ayağı altında cennet var’ şuuruyla yetiştirilmiş bir evlat olsalardı, ana ve babalarını bakımevine bırakırlar mıydı? Sevgi azalınca; merhamet, saygı ve sabır ilacı tükeniyor.



Flört ahlaksızlığını evliliğe tercih ederek yuva yıkmayı çağdaşlık görenler, imzalarındaki sadakat sözünü terk ederek soluğu boşanmak için mahkeme kapılarında alıyorlar. Ne yazık ki bazı anne ve babalar evlatlarını ölmeden yetim bırakacak kadar sevgi ve merhametten yoksun yaşıyorlar.



‘Kalbimizdeki sevginin zirvesinde yer alan şey neyse, insanın İlah’ı odur.’ Bu gerçeği “İnsanlardan kimi de Allah’tan başka şeyleri O’na eş tutuyorlar da onları, Allah’ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir. O (sevgi ayarını bozarak) zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının gerçekten çok şiddetli bulunduğunu keşke anlasalardı.” (2:165) ilahi mesajıyla bize öğreten dinimizdir. Ve dinimiz kalplerimizde yer alan sevgilerin zirvesine Allah (cc) sevgisini koymamızı emreder. Çünkü bizler kullarız ve yaratıcımız, yaşatıcımız, yöneticimiz Allah’tır. Allah Teala sevgilerin zirvesi ve eksenidir.



Önce O, sonra önderimiz Hz.Muhammed (s.av.) Efendimiz...



Önce O sevilecek, sonra annemiz!



Önce O sevilecek, sonra babamız!



Önce O sevilecek, sonra eşimiz, evladımız, malımız ve makamlarımız...



“Sevgi” sözcüğüne gerçek anlamını yükleyen dinimiz İslâm’a imanımız ve sadakatimiz olmasa halimiz nice olurdu? Temeli “İLAHİ muhabbete” dayalı olan mümin yüreklerimizin çorak bir topraktan ne farkı olurdu? 99 ism-i celalin her birinin sevgi ve muhabbetle olan irtibatı olmasa bu fani dünyanın aciz omuzlarımızdaki yükü nasıl taşınırdı? Aşıklarına “Muhabbetten Muhammed oldu hasıl, Muhammed’siz muhabbetten ne hasıl!” sözünü söyleten, o ilahi muhabbetin ne olduğunu bize öğreten sevginin başöğretmeni Efendimiz’in (sav) ‘en güzel örnek’ (usvetun hasene) halleri bize rehber olmasaydı; kimi ve neyi, hangi sıra ile gönlümüzde seveceğimizi nasıl bilebilirdik? Ana, baba ve akraba ziyaretlerinin farz hac ziyareti sevabından daha üstün olduğunu nereden öğrenecektik?.. O eşsiz sevgi ve merhamet önderimiz (s.a.v) olmasaydı karı kocanın sabah akşam evden birbirini güler yüzle gülerek sevgiyle uğurlayıp karşılamalarının tam bir hac ve umre sevabı olduğunu nereden, kimden duyacaktık?



İnsanın harcadıkça eksilmeyen, aksine artan tek sermayesi olan sevgide cimri olmayalım! Biz mü’minleri diğerlerinden ayıran en önemli fark kalbimizdeki Allah sevgisidir. Bizi insan yapan, kardeş yapan, bir ve beraber kılan... Ailemizde ve toplumumuzda, hayatın ictimai, hukuki, siyasi her alanında bu ölçüdür bizi mutlu ve başarılı kılan!



Aksine durumlarda sevgi ve merhamet ayarını kaybeden insan ve toplulukların zalimleştiklerinde cezalandırılacaklarını; “Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, hanımlarınız, kabileniz, kazandığınız mallar, geçersiz olmasından korktuğunuz bir ticaret, hoşunuza giden meskenler (ev, villa ve saraylarınız) size Allah ve Rasûlünden ve onun yolunda cihaddan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri (azabı) gelinceye kadar bekleyin. Allah, fasık (sevgi ayarını bozan) toplulukları hidayete erdirmez.” (Tevbe S.24) ilahi mesajıyla anlıyoruz. Bu bizlere ne dehşetli uyarı ve ikazındır Ya Rabb!



Dünya hayatının oyun ve eğlencesine değer mi siyasi, ticari ve nefsi beklentiler için kalp kırmak! Sevgi ve merhamet yoksulu Kabil gibi cana kıymak! Ve iki kuruşluk dünya malı için Karun gibi çalmak, çırpmak?



Geçici olana değil, sonsuz olana tam bir sevgiyle bağlansın yüreklerimiz!



Sevgi, kainatın varlık amacıdır! Sevgi, Allah’a kulluğun özgür yoludur...



Sevgi, doğruluk ve dürüstlüktür!



Sevgi, umuttur, hoşgörüdür, cesarettir!



Sevgi, Mekke’de kızgın kumlar üzerinde Sümeyye olmak, Bilal olabilmektir!



Sevgi, Uhud’da Hamza, Kerbela’da Hüseyin olmaktır...



Sevgi, düşmanlığı kardeşliğe, kin ve nefreti de merhamet ve affa çevirmektir.



Sevgi, sevinci ve üzüntüyü beraber paylaşmaktır.



Sevgiller sevgilisi örneğimiz ve önderimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz’in doğumuyla gerçek sevgiyi ve sevgilileri bulduk. O’na ve izinden gidenlere salat ve selam olsun. Yaratıcımıza ve sevdiklerine sevgimiz senede bir gün değil, her gün ve süresiz olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şevki Yılmaz Arşivi