İbrahim Tenekeci

İbrahim Tenekeci

Kahramanın namusu

Kahramanın namusu

I

Büyüklerimizden öğrendiğimiz namus; aile mensuplarımızın, akrabalarımızın, ayrıca bizi tanıyan ve sevenlerin, kısacası ümmetin başını yere eğdirmemektir. Hatta Peygamber Efendimizin o mübarek, o güzel yüzünü yere baktırmamaktır.

Yalan söylemek, sözünde durmamak, haram lokma yemek, insanları kandırmak, hakkı olmayanı almak, birilerinin namusuna göz dikmek, başkasının sırrını ifşa etmek gibi şeyler de başları yere eğdirici eylem ve fiillerdir. Yani yalancı biriyseniz, namussuz biri de olmuş oluyorsunuz. Sözünüzü tutmuyorsanız, size iyi gözle bakmazlar. Biz de iyi gözle bakmayız.

Namus demek, ahlak demektir. İnsanlar ancak güzel ahlak ile temiz bir namusun sahibi olabilirler. Namus, ancak ahlakla temizlenir, temiz kalır.

Fakat günümüzde, birçok kelime ve kavram gibi, namusun da içini boşalttılar ya da boşaltmaya çalışıyorlar. Mesela “nimet” deyince anne-babamın aklına din ve ekmek geliyor. Bizlerin aklına ise Nimet Abla gişesinden tutun da teknolojinin nimetlerine kadar birçok şey geliyor. Hatta öncelikli olarak rant kelimesini hatırlıyoruz. “İktidara ya da falanca kişiye yakın olmanın nimetlerini topluyor” gibi...

Namus da biraz böyle oldu. Birçok olumsuz özelliği tescillenmiş insanlar bile, namus konusunda ahkâm kesebiliyor, eser verebiliyor. Ya da şöyle söyleyeyim: Namusu için cinayet işleyen biri, yukarıda saydığımız kötü şeyleri kusur olarak bile görmeyebiliyor.


II

öyle bir devirde yaşıyoruz ki, artık herkes kahraman olmak istiyor. Görünür olmak, önde olmak vs. Bunun için en küçük bir fırsat bile “akıllıca” kullanılıyor. Mesela televizyona ya da radyoya çıkma teklifleri hemen kabul ediliyor. Ya da “büyük gazetelerden” gelen röportaj tekliflerini... Ondan sonra da “sözlerimi çarpıtmışlar, aslında ben öyle demek istememiştim, bana komplo kurdular” falan... Sahte bir mağdur olma hali...

Evet, herkes kahramanlığa oynuyor. Kıymetli şairlerimizden Hayriye ünal da bunu görmüş olacak ki, son yazısında şöyle diyor: “Kahraman, her ne kadar diğerleri için ve diğerleri içinde yer alsa da, diğerlerinden keskin hatlarla ayrıldığı için kahramandır. Bugün her şaire parça pürçük dağılmış olan bir kişi olma duygusu, tam tersine hepsini aynı kişi yapmaktadır. Bir diğer deyişle, her birinin ortak özelliği, biricik olmak isteyen bir sürünün üyesi olmasıdır. Elhasıl; kahraman olmak, kahramanlığa dudak bükenin kaderi olacaktır. Sürüye katılmakla ancak etiketi kullanabilirsiniz, o da geçici bir süreliğine.

Kahramanın ikinci özelliği; bir mertebeye oynamamasıdır. Onu kendisinin farkında olmayışıyla tanırız. O eyleminin kendisine ne şekilde döneceği ile değil, eyleminin diğerlerini bir kurtuluşa götürüp götürmediği ile ilgilidir. Kurtuluş bugün için farklı kavramlar tarafından ikame edilebilir. Dünyanın düzeltilmesi gibi devrimci istekler bunu rahatlıkla ikame edebilir. Burada sorun o değildir. Burada sorun, kahramanlık kategorisinin sadece bir ihtirasın yöneldiği bir etiket oluşudur.”

Hayriye Hanım’ın yazısında geçen “şair” kelimesini, duruma göre, bir gazeteci ya da bir politikacı yaparak tekrar okuyun...

Bol miktarda sahte kahramana sahip olduğumuz için, hayal kırıklığına uğrama konusunda hiçbir sıkıntı çekmiyoruz. Adamın biri elli sene önce bir şey yapmıştır, mesela birine kurşun sıkmıştır, hâlâ onun nimetini (rantını) yemekte, aramızda bir kahraman edasıyla yaşamaktadır.

Oysa kahraman o ve onun gibiler değildir. Kahraman, buradan bakacak olursak, mesela otuz yıldır sessiz sedasız bir şekilde davasına hizmet edendir.

Otuz yıldır başımızı yere eğdirmeyendir.


III

Kendimden örnek vereyim: Yaptığım kötü veya olumsuz bir şey sadece beni bağlamıyor. Hem kurumsal bir kimliğim var, hem de bu ülkede yanlış yapmış bir Müslüman’ın üstünden İslamiyet’i karalamak isteyen güçlü ve imkânları geniş bir grup var.

Yine, eğitim sisteminin doğal sonucu olarak, milyonlarca insanımız İslam’a pamuk ipliğiyle bağlı. Yaptığımız her yanlış, o bağı iyice zayıflatıyor, hatta koparıyor. Bunun vebalini nasıl öderiz?

İslami camianın tanınmış birisi nefsine ya da şeytana uyup yanlış bir iş yaptığı zaman, bunu “özenle” haber yapan gazetelerin okuyucu yorumlarına bir bakın.

“Bunlar hep böyle...”

“Olmaz olsun böyle din...”

“Bunlar Müslüman ise ben değilim...” Vs.

(Bu konuya, Allah izin verirse yarın devam edelim.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Tenekeci Arşivi