‘Dünyâ Kadınlar Günü’ sahtekârlığı

‘Dünyâ Kadınlar Günü’ sahtekârlığı

Şimdi diyeceksiniz ki Oğlum, senin gibi kıdemli ve kaşarlanmış bir “macho”nun, hattâ “machissimo” kategorisini kendisine anasının ak sütü gibi helâl etmiş bir mendebura mı kaldı kadınlar gününü yazmak? Senin darı kadar aklın olsa böyle bir günde hiç ayak altında dolaşmaz, varlığını bile hatırlatmazsın karı milletine!

Gelgelelim kazın ayağı pek de öyle değil. “Yuvarlak Masa Şövalyeleri”nin İkinci Düstûru şudur:

“Tehlike arkasından koşmak ve binbir mâcerâ içinde sonu belli olmayan işlere girişmek!”

Eh, ben de o şövalyelerin hayatda kalan sonuncusu olduğuma nazaran bu işe burnumu sokmamaklığım bîhûde gayret.

Şimdi kapayın kitablarınızı, yaslanın arkanıza, kavuşturun kollarınızı göğsünüze ve çıt çıkarmadan can kulağıyla beni dinleyin:

8 Mart 1908 Günü New York’daki “Cotton” adlı tekstil fabrikasında daha iyi çalışma şartları için ayaklanan kadınları patronları, öbür gruplarla temaslarını önlemek üzere binânın bir bölümüne kilitledi. Ama ansızın çıkan bir yangın sonucu bu bahtsızlardan 129’u diri diri yanarak fecî şekilde can verdi.

Tanınmış Alman solcularından Clara Zetkin (1857-1933) tarafından girişilen inisiyatif sonucu ilk “Enternasyonal Kadınlar Günü” 19 Mart 1911’de “icrâ” edildi. Kutlandı denilemez, çünki ortada kutlanacak bir şey yokdu.

İlk Kadınlar Günü’nün 19 Mart’a denk getirilmesi, 18 Mart’ın o zamanki Almanya’da 1848 İhtilâli sırası Berlin’de şehid düşen gençleri anma günüyle birleştirilerek ona da biraz resmiyet kazandırma düşüncesiydi.

1933’de Nazilerin iktidâra geçip yasaklamasına kadar bu gün her yıl mart veyâ nisan aylarındaki bir târihde değişken olarak düzenlendi. Savaş’dan sonra ilk kez 1946’da Komünist Doğu Almanya ve sonra da öbür Moskova Bloku ülkeleri bu günü kendi “başarıları”nı kutlamak üzere kullandılar. Batı Almanya’da 60’lı yıllardan îtibâren programa alındı.

Alman Kadınlar Hareketi’nin Önderi Alice Schwarzer bu günün tam bir riyâkârlık ve yüzsüzlük olduğunu öne sürerek lağvını istiyor ki bence yerden göğe kadar haklıdır.

Hele bizimki gibi aşağılık duygusu ve cinsel korkularla ezik milyonlarca kahbe erkek bozuntusunun gün-be-gün kadınlara işkence edip hattâ onları öldürdükden sonra tekmelemekden dahî utanmadığı bir toplumda yılın 365 günü kadınlar günü îlân edilse kaç yazar?

Bu vesîleyle öğrendim ki Tulûhan Tekelioğlu adlı bir meslekdaş “Kırkında Kırk Kadın” adlı bir inceleme yayınlamış.

Tuhafdır, benim de “Kırk Yaşlarında Bir Kadın” adlı bir kitabım var. Daha doğrusu “Une femme de quarantaine/ Eine Frau um Vierzig” adıyla Almanca ve Fransızca şiirlerimi topladığım bir kitab. Benim “alafranga züppelik” devri herzegûluklarımdan.

Çok kısa birer örnek vereyim mi? Peki!

la dédicace

à tes yeux d’enfant perdu

comme un dernier cri d’alarme

à tes peurs à ta vertu

à ton sourire à tes larmes

Verflossene

Es trennen uns bereits Welten,

Wenn auch noch keine Lichtjahre.

Du lachst oft, doch lächelst selten,

Während ich schon wieder wegfahre.

Nasıl?

Teşekkürler, çok nâziksiniz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi