Engin Ardıç

Engin Ardıç

Anayasa'ya fazla da bel bağlamayın

Anayasa'ya fazla da bel bağlamayın

Arkadaşlar örgüt kurmuşlar, "Yeni Anayasa Platformu", bunun bir de "çalışma grubu" var, toplanıyorlar...
Seçimi AKP'nin üçüncü kere kazanacağı ve meclisteki koltuk sayısı az da olsa çok da olsa yeni bir anayasanın, 2012 Anayasası'nın yapılacağı kesinleşti, onlar da fikirlerini belirtiyorlar.
Muhalif basın hiç iplemeyecek, haberini bile yapmayacak, gazeteci jargonuyla "görmeyecektir"...
Domuzluğuna.
Bakalım muvafık basın ve iktidar çevreleri de ne kadar görecekler, göreceğiz!
Bunlar esas olarak "liberal aydın" tabir edilen arkadaşlar.
Fakat tartışmalara halkı da katıyorlar, halkın da katılmasını ve düşüncelerini dile getirmesini özellikle istiyorlar, bunun için toplantılar yalnız İstanbul Dükalığı'nda değil, Anadolu'nun çeşitli illerinde de yapılıyor ve yayılıyor.
Güzel.
Yeni Anayasa'nın anahatları da kabaca belirdi gibi: "Tam başkanlık" sistemine geçilmek istenecek ama bir yandan bürokrasi, bir yandan düşmanlık güden muhalif medya taş koyunca "yarı başkanlık" sistemiyle yetinilecek! (Bu cümlenin altını çiziniz.) Bu anayasa, bir "normalleşme" metni olacaktır. Özgürlükler güvence altına alınacak, "bürokrasi vesayetinin" kalıntıları temizlenecektir.
Temizlenebilecek midir?
Belirleyici olan, iktidarın "koparılacak yaygaraya dayanma gücü" ve "verebileceği tavizlerde çizeceği sınır" olacaktır.
Adı konmamış bir tür "hafif federasyona" geçilecek midir, yoksa iktidarın gücü buna yetmeyecek midir, mesela...
Genelkurmay Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanabilecek midir, yoksa iktidar pes edip geri mi basacaktır, mesela...
Canalıcı noktalar bunlardır. Yoksa, "demokratik ve de sosyal ve de laik bir hukuk devletiyizdir evelallah" gibi yaveleri tekrarlamanın fazla bir anlamı da önemi de yoktur.
"Değiştirilemez ve de değiştirilmesi teklif edilemez" maddeler aynen kalacaklarına göre... (Hadi kalmaz deyin de beni utandırın sıkıysa.) Ortaya ne çıkacak, merakla bekliyoruz.
Liberal aydınların buna katkıları ne olabilecek, onu da merakla izliyoruz.
Bu fakire sorarsanız, çok da bel bağlamasınlar "Türkiye cennet olacak" umuduna.
Hele hele "TC dağıtılır, ordu lağvedilir, Kürtler'e bağımsızlık verilir" gibi "uçuk kaçık" beklentileri olan bazı "entel" çevreler hiç kendilerini kandırmasınlar. (Onlar kendilerini bilirler.) Sonra, hiç sevmedikleri Genç Osmanlılar'ın ve İttihatçılar'ın durumuna düşerler.
1876 yılında da bir avuç Osmanlı aydını, "hele iyi kötü bir anayasa yapılsın, gerisi kolay" sanmıştı...
Sanayisi olmayan, ticareti yabancıların elinde, sosyal sınıfları oluşmamış ülkede Batı tipi bir demokrasi kuracaklarını sanıyorlardı.
Anayasanın babası Mithat Paşa, padişaha istediği zaman meclisi feshetme yetkisi tanımakla zaten kendi ipini daha baştan kendisi çekmişti...
1908 yılında da bürokratlar anayasayı yeniden yürürlüğe koyarlarsa imparatorluğu dağılmaktan kurtaracaklarını sandılar.
1924 yılında anayasanın toplumu dönüştürmeye yetmeyeceğini öğrenmişlerdi artık, onun için diktaya yöneldiler!
2012 Anayasası, bürokrasinin "hoşgördüğü ve izin verdiği ölçüde" mi olacaktır, yoksa onu Türkiye tarihinde ilk kez yerli yerine oturtarak mı?
Devrim mi, reform mu, reform benzeri bir eyyamcılık mı?
Göreceğiz bakalım.
Aynı filmi yeniden izlemeyelim de, ileride bu kez bir de "2032 Anayasası" arayışına girmeyelim. Benim ömrüm yetmez, siz girersiniz, ben "yukarıdan" seyrederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Engin Ardıç Arşivi