Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

TÜSİAD ne yapmış?

TÜSİAD ne yapmış?

Bu ülkenin egemen eliti cumhuriyeti kendi projesi olarak içselleştirmiş, kurucu kimliğinin kendine bir imtiyaz olarak döndüğüne inanmış, milleti de inandırmış, itiraz edenleri cezalandırmaktan imtina etmemiş bir yapıya sahiptir. Burada ifade ettiğim içselleştirme, imtiyazlandırma, cezalandırma sürecini tekrar ve tekrar üreterek kendi egemenliğini garanti altına almış, toplumsal ayrışmayı körükleyen, bundan nemalanan olmuştur. Kendini “ötekileştirme” projesine endeksleyen, öteki olarak addettiği üzerinden kendini tanımlayan bir grup hiç şüphesiz bu prosedürün intikaya uğramadan devamını sağlamak adına her şeyi de göze alabilmiştir. Öyle ki dünyadan kopuk duruşu, onu bağlamsızlaştırmıştır da. Küstahtır, kendini beğenmiştir. Dışarıdan bakan göze çok sakil bir duruş sergilemektir bu ama bunun farkında olamayacak kadar da megalomaniktir. Ülkeyi o kurmuştur. Atatürk’ü tanrı edinmiştir. Astığım astık kestiğim kestiktir. Beyaz Türktür. Karalara bulaşmaz, yaklaşmaz, hükmeder. Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez bir üstünlük ilahi güç tarafından kendisine bahşedilmişçesine tadını çıkarır, sonuna kadar kullanır. Bir haktır onunkisi -adeta-. Vurur, kırar, çarpar, döker. Hesapsız. Hesap vermekten muaf. Varoluşsal bir üstünlüğün otomatik getirisi olarak.
Zaman içinde ayrışma-ayrıştırma siyasetini o denli benimsemiş ki bir taraftan kendiyle obsesifliğini geliştirmiş, diğer taraftan kendi halkını iç düşman ilan eder hale gelmiş. Gücüne güç katmış. Güç kazandıkça yoldan çıkmış. Hani uluslararası literatürde derler ya “power corrupts.” O yani. Askeri ve sivil alanda bunca sınırsız güç ne yapar... Bir süre içinde muhafaza edilemez hale gelir ve kıyısından köşesinden yolsuzlukların içine bulaştırır. Sonunda hesap döner, gelir, değeri kendinden menkul elitimizi ısırır ama olan da olmuştur artık. Dünya endekslerinde üçüncü dünya ülkeleriyle yarışan, bir türlü belini doğrultamamış demokratizasyonuyla gündem olan, kendi gladyosuyla bir türlü başedememiş, ne oralı ne buralı, iki dere bir arada sıkışıp kalmış bir Türkiye profili çıkar ortaya.
TÜSİAD bu zümrenin sivil kanadını temsil etmiştir bu ülkede. Tepeden inmeci, tepeden bakıcı olmuştur hep. Bakmayın şimdiki, periferi temsil eden Başbakan’la el sıkışıp gülücükler dağıttığına. Bükemediği eli öpmenin siyaseten doğru yoludur bu. Yoksa üç gün önce o Başbakan’ın hapse girmesine çanak tutan adam/kadın/lardır TÜSİAD’a çöreklenenler aynı zamanda. Yukarıda bahsettiğim kendilerine bahşettikleri varoluşsal üstünlük, onların yapmaları gereken “iş”ten başka şeylerle de iştigal etmelerine zemin hazırlar. Kah Anayasa Mahkemesi olur kah Danıştay, TÜSİAD. Yeri gelir Diyanet’e bürünür millete din öğretir TÜSİAD. Bu günlerde yine soyunmuş bir şeylere. Anayasa değişikliği kaçınılmaz ya, görünen köy kılavuz istemez ya, AK Parti geldi gideceği yok ya, durumu kurtarma babından tırtık tırtık müdahaleye hazırlanıyor TÜSİAD. Nasıl olsa artık demokratikleşmenin önüne geçemeyecek, nasıl olsa olacak ve anayasa değişiklikleri bir kez daha ama muhtemelen bu sefer büyük bir kuvvetle tekrar gündeme gelecek, “Eh bari yapan biz olalım” dercesine... “Bu ülkeye komünizm gelecekse onu da biz getiririz”cesinden... TÜSİAD eliyle demokratikleşme yani. Başta sorduğumuz sorunun cevabı şu yani: lutfetmiş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi