Yener Dönmez

Yener Dönmez

Muhtaç olduğumuz kudret...

Muhtaç olduğumuz kudret...

Artık Türkiye’nin ne eski Türkiye, ne de seçmenin eski seçmen olmadığı ortada...
Ancak biliyorsunuz çok değil daha 2002 yılında Cem Uzan’ın GP’si, ipe-sapa gelmeyen vaatlerle yüzde 7 oy almıştı.
Bereket ki baraja takıldı. Az kalsın dokunulmazlık zırhına bürünüp Meclis’te grup kuracaktı.
Seçmen bilinçlendi ancak ve maalesef Ana Muhalefet CHP’nin yaklaşan seçimler öncesi oya tahvil etmek istediği manevraların bir kısmının toplumda karşılık bulduğunu görüyoruz.
Sistematik biçimde milli şuurdan yoksun bırakılan gençlerden bir kısmının Kılıçdaroğlu’nun “yaz tatilinde parça parça askerlik” vaadine prim verdiğini görüyoruz.
Kılıçdaroğlu’nun bilinçaltını ve zihin haritasını bilen biliyor, fakat ya bilmeyenler?
Onun için temel askerlik vazifesi gibi hassas bir konuda iktidar partisine çok iş düşüyor.
Seçimlere iki ay kala böylesi hassas bir konuda sağlıklı bir proje geliştirilemeyeceği muhakkak ancak en azından seçim sonrası için ihtiyaçlara cevap verecek nitelikte kapsamlı, somut bir proje ortaya konulması gerekir diye düşünüyorum.
Ancak şu ana kadar net bir proje ortaya konmuş değil.
Fakat bunun yerine öyle bir proje tartışılıyor ki...
Seçimlere iki ay kala muhafazakârların da milliyetçilerin de solcuların da tepkisini çeken bir proje bu.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yurtdışından 40 bin İngilizce öğretmeni getirilmesini öngören projesinden bahsediyorum.
Biz de son bir haftadır projektörlerimizi o tarafa yönelttik.
Önce projeye şiddetle karşı çıkan Eğitim Bir Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ile görüştük.
Gündoğdu, projenin kabul edilecek hiçbir yanının olmadığını söyleyerek şunları ifade etti: “Atanamayan öğretmenlerin feryadı kulakları çınlatırken, 16 bin İngilizce Öğretmeni adayı sırada beklerken, 40 bin ‘ithal öğretmen’ projesini ibret ve hayretle takip ediyoruz. Bakanlığın, yabancı dil öğretimimizle ilgili sorunu masaya yatırıp, öğretim yöntemlerimizi sorgulamak, hizmetiçi eğitimle mevcut kadroların verimini yükseltmek, atama bekleyen Yabancı Dil Öğretmeni adaylarının adaptasyonu ve bunları talebe uygun hale getirmek gibi çözümler yerine ithal öğretmen istihdamı ile gündeme gelmesini hayretle karşılıyoruz.”
Görüştüğümüz bir diğer isim olan Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un tepkisi ise bir hayli sert oldu.
Koncuk, “ihanet” olarak nitelendirdiği projenin misyonerler tarafından istismar edileceğini savunduktan sonra tepkisini şöyle dile getirdi: “Açıkçası ben bu projenin Türkiye projesi değil, Vatikan projesi olduğunu, bir misyonerlik projesi olduğunu düşünmeye başladım. Şöyle ki, bugün ABD’de bir İngilizce öğretmeninin aylık geliri 3 bin dolardan aşağı değil. Türkiye’de bu öğretmenlere 2 bin dolar maaş verileceği söyleniyor. İyi de bu öğretmenler hem de kendi ülkesinde ayda 3 bin dolar kazanacakken, Türkiye’ye gelip 2 bin dolara niye çalışsın ki? Ha çalışır. Nasıl çalışır? Aradaki farkı ABD karşılayacaksa, Vatikan karşılayacaksa çalışır. Yani misyonerlik için geleceklerse çalışırlar.”
Bu değerlendirmeler ışığında tartışmaların odağındaki isim olan Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ile de görüştük.
Bakan Çubukçu’nun yaklaşımı ise şöyle: “Sayın Başbakanımızın bize önemli talimatı oldu. Yabancı dil eğitimine önem verilmesini istedi. Herkesin malumu; yabancı dil eğitimi konusunda ciddi sorunlar var.”
Uzun uzadıya projeyi anlatan Çubukçu, tepki gösteren sendikalara bir de göndermesi oldu ve kendilerine somut teklifler getirmediklerini söyledi.
Çubukçu’ya “İngilizceyi çok iyi bilmemek bize çok şey mi kaybettiriyor?” diye sorduğumda, “Evet çok şey kaybettiriyor. Şu an dünyada insanların buluşabilmesi gerekiyor. Gençlerimizi her yerde kendilerini anlatabilecek duruma getirmemiz gerekiyor. Sadece gençlerimizin Türkiye’de yaşayacakları gibi düşünülmemesi gerekiyor. İngilizce öğrenmelerini çok önemsiyorum. Bunun için yatırımları yapmalıyız. Bir şekilde çalışma ortamı sağlamalıyız.”
Son olarak Çubukçu’ya “Yabancı öğretmenlerin sadece İngilizce öğretmeyeceklerine o yaştaki çocuklara kendi davranış ve kültürlerini de aktaracaklarına” ilişkin kaygıları da hatırlattım.
Çubukçu, kendisinin böyle bir kaygı taşımadığını ifade etti ve şu görüşleri belirtti: “Ben böyle bir kaygı taşımıyorum. Eğitim öğretim sistemi içersinde kurallar var. Öğretmenler bu kurallar içersinde hareket ederler. Böyle bir problemin doğması mümkün değil.”
Böyle bir problem doğar mı, doğmaz mı şimdiden kestirmek çok güç ancak bilinen bir şey var ki seçim öncesi toplumun içine sinmeyen bir proje bu.
Umarız dile getirilen tepkiler değerlendirilir ve bu proje yeniden gözden geçirilir.
Somut teklif mi?
Bugün haberlerimizde de göreceğiniz üzere “İhtiyaç hissettiğimiz kudret bu topraklarda mevcuttur”...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yener Dönmez Arşivi