Ahmet Varol

Ahmet Varol

Kan Üzerine Reform

Kan Üzerine Reform

Son ayaklanmaların domino etkisinin özellikle Arap coğrafyasında halklarıyla sorunlu tüm yönetimler üzerinde görüleceği tahmin edildi. Suriye yönetiminin halkıyla sorunlu olduğunu tahmin etmek için bu ülkede 48 yıldan beri olağanüstü hal uygulamasının devam ettiği gerçeğini görmek yeterlidir. Hama’daki büyük katliamda şehit edilen on binlerin kanları henüz kurumuş değil. O katliamdan sonra gerçekleştirilen siyasi amaçlı baskın ve tutuklamalardan sonra ortadan kaybolan en az 30 bin kişinin ölü mü sağ mı oldukları hakkında bilgi verilmemesi yönetimin halkla sorununun küçük değil büyük olduğunun açık delilidir. Hâlen zindanlarda yaşayanların da çoğunluğunu siyasi mahkûmlar oluşturuyor. Siyasi muhalefete mensup olmaları sebebiyle ülkelerine giremeyen Suriyelilerin sayısı belki ülkede iktidarı elinde tutan Baas Partisi’nin tüm teşkilat bünyesinde görevlendirilmiş elemanlarından hayli fazladır. Onları aile fertleriyle birlikte hesapladığımızda getto hayatı yaşayan Suriyelilerin bir araya gelmeleri durumunda ikinci bir Suriye ortaya çıkarmalarının mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Müslüman Kardeşler’e mensup olmayı idamla cezalandıran yasa bütün uğraşılara rağmen henüz uygulamadan kaldırılmış değil. Ülkedeki siyasi muhalefetin iskeletini bu cemaate gönül verenlerin oluşturduğunu düşünürsek yönetimle halk arasındaki sorunun boyutunu daha iyi tahmin edebiliriz.
Bunlar fiili şiddet ve baskının doğurduğu sorunlar. Siyasi özgürlüklerin ve sivil örgütlenmenin önünde duran engellemeler zaten halk ayaklanmalarına sahne olan diğer Arap ülkelerinde kitlelerin meydanlara dökülmesine yol açan sorunlardan hiç farklı değil. Boyut olarak daha büyük olduğunu söylersek hata etmiş olmayız. Tek parti diktatörlüğü, özgür basın yerine sadece hâkim sistemin sözcülüğünü ve yağcılığını yapan bir basına izin verilmesi, sivil örgütlenme diye bir şeyin adını anmanın bile mümkün olmaması Tunusluların, Mısırlıların, Libyalıların meydanlara dökülmesine yol açan sorunlarla Suriyelilerin yaşadığı sorunlar arasında bir fark olmadığını göstermeye yetmez mi?
Bütün bunlara rağmen Arap dünyasındaki halk ayaklanmalarının yayılma eğilimi göstermesi üzerine başlayan tartışmalarda Suriye yönetimi kendilerinin bundan etkilenmeyeceklerini ileri sürdü. Kanaatimizce bu iddiasının iki önemli dayanağı vardı. Birincisi siyonist işgale karşı tavır alması ve Filistin direnişinin siyasi kanadına sahip çıkması, bunun yanı sıra ABD emperyalizmi ile sorunlar yaşaması. İkincisi ülkedeki siyasi muhalefeti organize edecek gücün tamamını ya ülke dışına ya da zindanlara taşımış, sivil toplumu da sıkı bir kontrol altına aldığı için öyle kolay örgütlenmeye ve meydanlara dökülmeye cesaret edemeyecek bir konuma getirmiş olması.
Bu sebeplerden dolayı kendine güvenen Suriye yönetimi, siyasi muhalefet meydanlara dökülme eğilimi gösterince çok hatalı bir yerde durdu. Hemen şiddete başvurdu ve sonucunu hesap etmeden sorumsuzca kan dökmeye başladı. Böyle yaparken medyanın olayları abarttığını ileri sürdü. Acaba abartan kimdir? Şiddete başvurmada ve kan dökmede sınır tanımayanlar mı yoksa vakıayı kamuoyuna yansıtanlar mı? Medyanın olayları abartmamak için “çok değil sadece yüz kişi öldürüldü!” diye mi vermesi gerekiyordu?
Cep telefonlarına gönderilen mesajların İsrail’den geldiği iddiası da bir çarpıtmadır. Arap dünyasındaki dikta rejimlerinin saltanatlarını sürdürmek ve karşıt direnişi kirletmek için olayların arkasında bazen İsrail’i bazen el-Kaide’yi gösterme oyunları artık çok paslandı. İlginç olan Suriye habere ajansı SANA kaynaklı olduğunun görülmesine rağmen bu tür çarpıtmalara ve saptırmalara gözü kapalı bir şekilde sahip çıkılması.
İçerideki eylemlere ve ayaklanmanın yayılma temayülü göstermesine paralel olarak dışarıda da tepki gösterileri düzenlenmesi Şam yönetiminin, şiddetin ters tepeceğini ve yangının büyümesine sebep olacağını anlamasını sağlamış gibi görünüyor. Ondan dolayı birtakım köklü reform kararları aldığını açıkladı. Ama bu açıklamaların inandırıcı olması çok hızlı bir şekilde hayata taşınmasına, protesto eylemleri karşısında da şiddete başvurulmamasına bağlıdır. Aksi takdirde iddialar ve açıklamalar ikna edici olmayacak, dolayısıyla soğutma yöntemi başarısız kalacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi