Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Yeni anayasa, laiklik ve başkanlık sistemi

Yeni anayasa, laiklik ve başkanlık sistemi

Seçime giderken yeni anayasa hazırlanması ve buna bağlı olarak hazırlanacak yeni anayasada laiklik ilkesinin bulunup bulunmayacağı ile başkanlık sistemi tartışmaları bütün hızıyla sürüyor. Seçim öncesi dönemin ana konusu bunlar mı olmalı sorusu akla gelebilir. Elbette ülkemizin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Demokratik, sivil bir anayasa toplumun büyük bir bölümünün uzun yıllardan beri beklediği bir husus. Ancak, yeni bir anayasa hazırlanması beraberinde çeşitli tartışmaları da gündeme getiriyor. Hatta madem AK Parti yeni bir anayasa yapmak konusunda bu kadar kararlı idi de niçin geçtiğimiz sene geniş çaplı denebilecek bir anayasa değişikliği yapıldı ve halkın oyuna sunuldu sorusu da cevap bekleyen bir başka hususu oluşturuyor. Hemen belirteyim ki geçen sene yapılan ve referanduma sunulan anayasa değişikliğine evet diyenlerdenim. Ancak, yeni bir anayasa yapma vaadini AK Parti oylarını artırmak için malzeme olarak mı kullanıyor diye de insan düşünmeden edemiyor.

Çünkü, yeni bir anayasa yapılması düşüncesi ile birlikte bunu yapacak Meclis'in yapısı tartışma konusu oluyor. Özellikle sadece yeni bir anayasa yapacak bir Meclis oluşturulması gündeme getiriliyor. Buna gerek var mı? Oluşacak yeni bir Meclis'in yeni bir anayasa hazırlamasının bir sakıncası olabilir mi? Çünkü yeni bir anayasa için Kurucu Meclis oluşturulması istekleri sanki darbecilerden başkalarının anayasa yapamayacağı gibi bir anlayışı akla getiriyor. Böyle bir yaklaşımı kabul etmek mümkün değildir. Çünkü, ülkemizin ve insanımızın kurtulmaya çalıştığı, zaten darbeciler tarafından hazırlanmış anayasalardır.

Bu bakımdan diyebiliriz ki yeni bir anayasa için bu seçim kampanyasında toplumdan yetki istenebilirdi. Ama şimdilik bu yönde bir temayül görünmüyor. Bunun için hazırlıklar yapılır, yeni anayasanın esasları belirlenir, topluma sunularak bu çerçevede yeni bir anayasa yapılacağı taahhüdünde bulunulabilirdi. Böylece hem yeni bir Meclis oluşturulur hem de bu Meclis yeni anayasa için milletten onay almış olurdu. Bu yapılmadı, sadece yeni anayasanın lafı ediliyor. Bu arada Başbakan arada bir başkanlık sistemi isteğini tekrarlıyor. Bunun için gerekirse referanduma gidilebileceğini söylüyor. Görünen o ki önümüzde ki dönemde eğer Başbakan'ın düşüncelerinde bir değişiklik olmazsa hem yeni anayasa hem de başkanlık sistemi referandumu için millete gidilecek. Aslında gerçekten yeni bir anayasa yapılacaksa Başkanlık sistemini ayrı bir başlık altında tartışmaya açmanın anlamı yoktur.Yeni anayasada bu husus düzenlenir mesele halledilir.

Ancak bu noktada Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesi yeterli olamaz mı? Sorusu da akla geliyor. Milli Görüş Lideri Rahmetli Erbakan Hoca 1970'li yıllardan itibaren Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gerektiğini savunmuştu ama başkanlık sisteminden hiç söz etmemişti. Başkanlık sistemi ciddi bir sistem değişikliği anlamına gelirken halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı Başkanlık Sistemi anlamına gelmez. Ancak, halka karşı sorumlu, halkın temayüllerini dikkate almak durumunda olur ki bu da geçmişte bir takım baskılar ve dayatmalarla seçilmiş olan cumhurbaşkanlarının sebep olduğu sıkıntıları giderecektir.

Ve yine yeni anayasa istekleri ile akla gelen ve tartışma konusu olan hususlardan birisi de yeni anayasada laiklik ilkesinin bulunup bulunmayacağı, bulunacaksa ne şekilde olacağıdır. Aslında yeni anayasada laiklik ilkesinin bulunmasına gerek yoktur. Ancak, bulunacaksa net bir şekilde tarifinin yapılması gerekiyor. Bu yapılmadığı için geçmişte laikliği bir taraf din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması, bazıları devletin her dine eşit mesafede olması olarak algılarken bazıları da laikliği laikçilik gibi takdim ederek adeta dinsizlik gibi takdim etmişlerdir. Yeni anayasada bu belirsizliğe son vermek gerekiyor. Kısacası laiklik herkesin kendine göre çekiştirdiği ve anlam verdiği bir kavram olmaktan kurtarılmalıdır. Öyle bir hale getirilmelidir ki hiç kimse, "Laiklik elden gidiyor" diyerek bunu darbe gerekçesi haline getirememelidir. Ve yine birileri laiklik perdesinin arkasına saklanarak inananlara karşı baskı oluşturamamalı, bir diğer ifade ile laiklik sadece inanmayanları değil, inananları da koruyucu olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi