Faruk Çakır

Faruk Çakır

Geç atılan doğru adım

Geç atılan doğru adım

Çeyrek asrı geride bırakan 12 Eylül 1980 darbesine imza atanların yargılanması gündemde. 12 Eylül darbesi 27 Mayıs 1960’daki ‘kanlı darbe’den sonra siyaseti alt üst eden ikinci büyük darbedir.
Öyle ki, üzerinden 30 yıl geçtiği halde hâlâ tesirleri devam ediyor.
12 Eylül darbesinin Türkiye’nin başına sardığı “1982 Anayasası” hepimizin elini kolunu bağladı. Bunca gayrete rağmen hâlâ bu boyunduruktan kurtulabilmiş değiliz. Anayasanın onlarca maddesi değiştirildi, ama ‘ruh’u ve temeli değişmediği için ‘makyaj’lar çare olmadı. Tamamen değiştirilmesi ve yeni, sivil ve demokratik bir anayasaya sahip olmak talebi devam ediyor.
Darbeye imza atanların yargılanması talebi de bu günün talebi değil. Hiç değilse 20 yıldan beri 12 Eylül darbesine imza atanların yargılanması isteniyor. Darbeciler, bu yargılanma taleplerinin olacağını ta başından bildikleri için buna engel olmak niyetiyle, hazırladıkları ve zorla millete dayattıkları anayasaya özel madde koydurmuş ve 12 Eylül’e imza atanların yargılanmasına engel olmuşlardı. Aradan yıllar geçti ve anayasada yer alan ve darbecileri koruyan ‘geçici maddeler’ değiştirildi. Neticede yargılamanın önü de açılmış oldu.
Özel yetkili bir savcının, 12 Eylül’e imza atanların yargılanması için harekete geçtiği ifade ediliyor. Savcı, darbenin planı olan “Bayrak Harekât Planı”nı ‘yetkililer’den istemiş. (Radikal, 10 Nisan 2011) 12 Eylül’de görev alan ve yargılanması istenen kişiler sadece dönemin generalleri değil. Çok sayıda ‘sivil’in de yargılanma ihtimali var. Zaten ‘sivil destek’ olmadan ‘askerî darbe’lerin olmayacağı herkesin bildiği bir konu.
Kimileri, “Aradan bunca yıl geçti. Darbeciler yürüyemez hale geldi. Bu saatten sonra yargılanıp da ne olacak? Zaten bir ayakları çukurda” diyor. Doğru gibi görünse de bu bakış açısı çok hatalıdır. Çünkü darbecilerin yargılanması, Türkiye’nin darbeler dönemini geride bırakmış olması bakımından önemlidir. Yeni darbecilerin ortaya çıkmaması için ‘eski darbeci’lerin kanun önünde, adalet önünde yargılanmaları gerekir. Öyle olmasa Arjantin ‘ihtiyar darbeciler’ini yargılar mıydı? Darbeciler zaten millet nezdinde ve kamuoyu vicdanında mahkûmdurlar. Aynı mahkûmiyetin adalet önünde olması da gerekir.
Elbette bu yargılamanın ‘adil’ olması en birinci şarttır. Yoksa darbecilerin yaptıkları hataları tersinden işlemek anlamına gelir ki bu da Türkiye’ye fayda vermez.
Hatırlanması gerekir ki bir dönem Türkiye’yi idare edenler; “12 Eylül’e imza atanlar yargılansın” diyen savcıyı görevden uzaklaştırmıştı. Bugün bu noktada yeni bir adım atılmış olması önemlidir. Tek şartı var, o da bu adımın ‘sözde’ değil ‘özde’ olmasıdır. Eğer, “Soruşturma açtık, çalışmalar yapılıyor” deyip kamuoyu oyalanmak istenirse çok yanlış olur. Darbeye imza atanlar her halde “Hayır, biz darbe yapmadık ki! Millet bizi ‘görev’e çağırdı, biz de geldik ve Türkiye’yi ‘uçurumun kenarı’ndan kurtardık” demezler! Yaptıkları ayan beyan ortadadır ve yürürlükteki kanunlara göre bu apaçık suçtur. Ne yani, darbeye teşebbüs edip ‘başarılı’ olanlar ‘kral gibi’ yaşayacak ve ‘başarılı olamayanlar’ mı mahkûm olacak?
12 Eylül darbesine imza atanların yargılanması ve hak ettikleri cezalara ‘adil bir şekilde’ çarptırılması; devam eden ‘yeni darbe iddiaları’ bakımından da önemli. Unutmayalım, ‘plan’lara imza atanlar kendilerince ‘başarılı’ olabilmiş olsaydı şimdi ‘kanun’lara imza atıyor olabilirdi!
Geç de olsa atılan bu adımın ‘sözde’ değil, ‘özde adım’ olmasını arzu ederiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi