Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Manyak mıyız biz?

Manyak mıyız biz?

Ortada bu kadar liste varken, neden CHP’nin “aday listesiyle” uğraşıyoruz? Manyak mıyız biz?

Ben değilim...

Meşru siyaseti savunuyorum, “siyaset kurumu”nun inisiyatif almasını istiyorum, vaktiyle “siyaset kurumuna gadretmişler güruhunun” aday listelerinde yer almasını, zaten yarım yamalak işlemekte olan demokrasimiz adına “tehlikeli” buluyorum.

Şöyle bir analoji yapalım:

İktidar partisi (yahut bir başka parti), Hizbullah davasından yargılanan ama henüz hüküm giymemiş üç tutuklu sanığı, “seçilecek” yerlerden milletvekili adayı yapsaydı, başta CHP olmak üzere, laikliğimizi borçlu olduğumuz kesim kıyametleri koparmaz mıydı?

Herkes hep bir ağızdan, “İktidar partisi, bilmem ne partisi oldu?” demez miydi? Bunun, en hafifinden, “yargıya müdahale anlamına geldiğini” söylemez miydi?

Başkalarında suç kabul edilen şeyi, CHP yapınca neden hoş görelim?

Hoş görmeyeceğiz...

Mütemadiyen eleştireceğiz ve Allah ne verdiyse yükleneceğiz...

Kemal Bey, “Milletvekili aday listelerinde devrim yaptık, korku imparatorluğuna son verdik” diyor.

Karşımızda, sözcüklerin ne anlama geldiğini bilmeyen, “korku imparatorluğuna son verdik” derken, başka bir korku imparatorluğu oluşturan, milletvekili listesinde yaptığı değişikliği “devrim” diye yutturan bir sayın genel başkan var.

Devrim başka şey, değişim başka şey, değişiklik bambaşka şey oysa...

Baykal’a yakınlığıyla bilinen isimler gitti, Süleyman Demirel ve Gürsel Tekin’e yakınlığıyla bilinen isimler geldi... Hepsi bu,

Bunun adı da “devrim” değildir, “değişiklik”tir.

Ki, her parti, zaman zaman aday listelerinde böyle değişiklikler yapar.

Benzerini AK Parti de yapmıştır.

MHP de yapmıştır.

Fakat, değişikliğin istinat ettiği bir “ilke” olmalıdır.

İktidar partisinin değiştirdiği adaylara baktığımızda, bir “ortaklık” görüyoruz. Tümü de, “demokratikleşmeyi, serbest piyasayı, AB sürecini” savunan ve destekleyen isimler...

Balyoz sanığı Engin Alan’ı İstanbul’dan birinci sırada aday göstererek küçük çaplı bir “yargıya müdahale eylemi” gerçekleştiren MHP’nin adayları arasında da bir “ortaklık ve doktriner bütünlük” var.

Peki, Kemal Bey hangi bütünlüğü ya da “ideolojik ortaklığı” gözeterek bu “devrim gibi” listeyi yaptı?

Bakıyoruz ve Ecevit hadisesinden sabık “sağcı” Mehmet Haberal’ı görüyoruz.

Bakıyoruz ve vaktiyle parlamento karşıtı eylemlere finansörlük yapmış bulunan (“Dayan Denktaş geliyoruz” mitingleri, vs), icabında sağcı olmasını da bilen, solcu olmasını da bilen, zaruret hasıl olduğunda en kral ulusalcıyı cebinden çıkaran, şartlar gerektirdiğinde “renksizliği” benimseyip şıpın işi futbolcu oluveren tüccar Sinan Aygün’ü görüyoruz.

Bakıyoruz ve “ikna odaları”nın mucidi ulusalcı Nur Serter’i görüyoruz.

Bakıyoruz ve muarızlarını “Fethullah çetesi” mensubu olmakla suçlayan postmodern Kemalist İsa Gök’ü görüyoruz...

Bakıyoruz ve DYP’li Turhan Tayan’ı görüyoruz.

Bakıyoruz ve sağdan çarklı “Baba yadigârlarını” görüyoruz.

Buna mukabil, “demokrat” kimliğiyle bilinen Fikri Sağlar ve Ercan Karakaş’ı göremiyoruz... “Benim adım Kemal” denilerek kendisine söz verilen Berhan Şimşek’i göremiyoruz...

Pardon, “devrim gibi liste”de bir ortaklık var: “AK Parti düşmanlığı...”

Bunun da solculukla, sosyal demokratlıkla bir ilgisi yok ne yazık ki.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi