Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Oh olmuş

Oh olmuş

Bu kadar memleket sorunu varken, ek olarak bir de “Enver Aysever sorunumuz” oldu.

Milletvekili aday listelerini değerlendirenler, bir parantez de Enver Eysever’e açıp, meşreplerine göre ya Kılıçdaroğlu’nun vefasızlığından, ya Enver’in liyakatsizliğinden, ya da Gürsel Tekin’in intikamcılığından söz ediyorlar...

İki gündür gına geldi “Enver’in uğradığı talihsizliği” okumaktan.

Eh, ben de fikrimi söyleyeyim o zaman:

Enver’in parlamentoya girmesini ve boyunun ölçüsünü bir de “meşru siyaset” çerçevesinde almasını çok isterdim.

Kısmet olmadı.

Nefsimizi önümüzdeki seçimlerde körelteceğiz artık ve Enver’in muhteşem dönüşünü izleyeceğiz.

Fakat, Enver Aysever de kimdir Allah aşkına?

Niçin gündemimizde yer işgal ediyor?

Değeri ve önemi nedir?

Ben, “değer ve önem penceresinden” bakmayacağım meseleye... Beni, en azından bu yazı bağlamında, “Kılıçdaroğlu’nun ilkesizliği ve vefasızlığı” ilgilendiriyor.

Her kesime kucak açmış,
icabında sağ siyasetin militan isimlerini de tolere edecek yüce gönüllülüğe sahip Kılıçdaroğlu, azıcık aykırı görüşleri dile getirdi diye, en mutemet adamının üstünü çizdi.

Berhan Şimşek’i de çizdi.
Berhan’a söz vermiş üstelik... “Benim adım Kemal... Adaylığını şimdiden ilan edebilirsin”

filan demiş.

Berhan da, ya biçimsiz bulduğu, ya da “acul” davranmak istemediği için, adaylığının açıklanması şerefini genel başkanına bırakmış, yani ismini listede görmek istemiş.
Şimdi iki arkadaşımız da

köpürüyor.

Kemal Bey’e duydukları güvenin liste dışı kalmalarıyla sonuçlanacağını hesap edemedikleri için de hayıflanıyorlar; dönüp bir Gürsel Tekin’e, bir “gizli liste yapıcısı Süleyman Demirel”e, bir de “harici unsur” saydıkları Mehmet Haberal’a şarlıyorlar.

Sonuna kadar haklılar.
Fakat, haksız oldukları yerler

de var.

Berhan’ı bilmem de, Enver Aysever bir konuda haksız.

Liste açıklanmadan önce, “Mehmet Haberal ve Sinan Aygün’ün bu partide ne işi var? Ergenekoncular bize
kaç oy kazandıracak ki?” demiş, kendince “ilkeli bir duruş” sergilemişti.

Listenin başlarında olsaydı ve seçilme ihtimali bulunsaydı da bu duruşu sergileyecek miydi?

Emin değilim.
Nitekim, iki gün sonra, tenzil-i rütbeye uğramasına neden olan demecini değiştirdi, tavrının sadece “Haberal ve Aygün’le sınırlı olduğunu” söyledi. Bunu da istifasına gerekçe yaptı: İlhan Cihaner’in olmadığı, ama Haberal’la Aygün’ün olduğu bir listede kendisi de

olamazmış...

Olurdun...

Öyle bir olurdun ki...

Seçilecek yerden aday gösterseydin ağzını bile açmazdın.

Mesele Ergenekon’sa, İlhan Cihaner de Ergenekon sanığı...

Hayır, “Mesele Ergenekon değil, Haberal’la Aygün’ün sağcılıkları” diyorsan, sağcı Turhan Tayan’a da karşı çıkman gerekirdi, sağcı Sümer Oral ve Baba yadigârı DYP’liler için de bir demeç patlatman gerekirdi.
Mesele sağcılıksa, Süheyl

Batum’un sağcılığını nasıl açıklayacaksın?
Mesele sağcılıksa, Kürt meselesinden Kıbrıs sorununa, asker siyaset ilişkisinden özelleştirmelere, neredeyse her konuda “sağ siyasete can veren parti politikalarını”

nasıl açıklayacaksın?
Kaldı ki, CHP, “sol” ve “sosyal demokrat” bir parti değildir;

İttihat ve Terikki’den neşet etmiş, değişim taleplerine karşı statükoyu savunan tipik bir sağ partidir.

Dolayısıyla...
Mehmet Haberal ve Sinan

Aygün, tam da CHP’nin aradığı adaylardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi