Serdar Demirel

Serdar Demirel

Hz. Peygamber sevgisi

Hz. Peygamber sevgisi

Kutlu Doğum etkinliklerinde Kur’an-ı Kerim’in; “(Rasûlüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya: 107) diye vasfettiği Hz. Muhammed (sas) farklı perspektiflerden ele alınıp anlatılmaktadır.

Bu faaliyetlerin ifrat ve tefrite kaçmaması ve sahih bir peygamber inancının oluşmasına zemin hazırlaması için zaman zaman bazı hatırlatmalarda bulunmak elzem olmaktadır.

Çünkü, Efendimizin çağın popüler ikonlaştırma ruhuna uygun olarak aşırı yüceltilerek yaşayan hayatla ilişkisinin kesilmekte, bir anlamda platonik bir sevgi retoriği çerçevesinde çeşitli kutlama programlarına vesile yapılarak tüketilmekte olduğunu görmekteyiz.

Ya da hermenoitik okumanın nesnesi kılınmak sûretiyle aşırı profanlaştırılarak bugünkü yaşanan hayattan ilişiğini kesiyorlar. Bunu da tarihsel ve mekânsal bir okuma çerçevesinde O’nu sadece yaşadığı dönemin bir aktörü olarak sunmakla yapmaktalar. O’nun total hayat hikâyesinden bize kalan ise bazı ahlâk prensipleri ve temel ibâdet formları olmaktadır.

İfrat ve tefrit boyutlarında gezinen bu iki peygamber algısı Kur’an’ın bize sunduğu peygamberden çok farklıdır. Kur’an, O’nu âlemlere rahmet bir kişilik olarak tanımlarken, bu rahmetin hayatımızda zaman ve mekânı aşan muhtevasıyla tecelli etmesi gerektiğini; “Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız.” (Al-i İmran: 132) emriyle belirtmektedir.

“Andolsun ki, Resûlullah’da, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örneklik vardır.” (Ahzap: 21) diyen de Kur’an’dır.

Bu âyetlerden de anlaşılacağı üzere aslolan Hz. Peygamber’e nostaljik bir sevgi beslemek değil, O’nun bize ulaştırdığı mesaja Kur’an ve Sünnet boyutuyla uymak, bunu da O’nun Usvetün Hasane / rol modelliğinde yapmaktır.

Peygamber sevgisi kuru bir sevgi olamaz, olmamalı. Birtakım etkinliklerin sıkıştırılmış zaman dilimlerinde manevi açlığımızı bir nebze olsun giderecek söylemlere sığınmak da değildir. O sevgi, Allah (c.c) sevgisine ulaşmanın ve Allah’ın (c.c) sevgisini kazanmanın yaşam tarzı olmalıdır.

“(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. De ki: Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.” (Âl-i İmran: 31-32)

Efendimiz, hayatımızın efendisi olmalı, hayatımız O’nun rehberliğinde yön bulmalıdır. Bu hüküm cümlemize; Kur’an’a “Muhammed kimdir? Hayatımızdaki fonksiyonu ne olmalıdır?” sorularını yönelttiğimizde hemen ulaşmaktayız.

Bu hususu hakkıyla aydınlatmak ancak bir kitap çalışmasıyla mümkündür. “Tamamı elde edilemeyen tamamen de terk edilmez” kâidesi gereğince biz sadece ufak bir hatırlatmakta bulunmak istedik. Tâ ki Peygamber sevgimiz doğru mecrasından kaymasın diye. Son olarak yine bir âyeti celileyle yazıyı tamamlayalım.

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin. Ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah’a ve Resûl’e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisa: 59)

Bu âyette de görüldüğü gibi “itaat” emri öncelikle Allah izafe edilmiş. Sonra aynı emir Hz. Peygamber’le yinelenmiş. Ancak ülülemre gelince itaat emri tekrar edilmemiş, Allah ve Peygamberinde ayrı ayrı vurgulanmış olan itaat emrine, atıf vavıyla (Ve) atfedilmiştir. Yani ülülemr, Allah ve Peygamberine itaat ederlerse onlara itaat ediniz denilmiştir.

Bu da şu demektir: Allah ve Peygamberine itaat şartsız bir itaatken ülülemre olan itaat şartlı bir itaattir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi