Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Belhum adal

Belhum adal

İnsan ekmeli mahlukat, eşrefi mahlukattır, yaratılış gayesi itibarı ile..

Allah(cc) “Sizi bilişesiniz diye yarattım” der kitabında.. “Birbirinizi öldürün” diye değil. “Birbirinizi taşlayın, birbirinizi aşağılayın, birbirinize zulmedin, birbirinize tuzak kurun” diye değil. “Kan davası gütmek” haramdır.. O bize Resul’ün son vasiyetidir..

Eğer insan fıtratından saparsa kan döker, hayvanlardan da aşağı bir zalim, kan dökücü haline döner. O zaman belhum adal olur.. Eşrefi mahlukat olmak için, “bir kavme olan düşmanlığınızın bile sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesi” gerek..

Muhtara pisliğini yediren adamla, siyaset yapmak adına gidip itfaiyeyi taşlayan ya da belediye otobüsüne molotof kokteyli atan arasında ne fark var?.. İkisi de aslında günah kardeşi bunların. Her ikisi de aynı “katil nefs”i taşıyorlar bağırlarında.. Her ikisi de “şeytanın askeri.” Her ikisi de birbirinin kin, intikam ve kan kokan eylemlerinin bahanesini oluşturuyor.. Her ikisi de var olmak için ötekisine muhtaç. Onun için bakıyorsunuz, kan davalılar, can davalılar bu işe karşı çıkanlar karşısında can ciğer oluyorlar. Soğuk savaş günlerinden ders almayanlar bugün hâlâ aynı davanın mirasçısı rolünü sürdürüyorlar.

Gün gelecek, onlar da anlayacaklar bu işin yanlış olduğunu. Ama o zaman vicdan zonklaması ile uyanacaklar yataklarından.. Kimi intihar edecek, kimi aklını oynatacak, kimi alkole, uyuşturucuya bulaşacak. Kimi mafia tetikçisi olacak.. Eşi, arkadaşları, çocukları ile kavga edecek.

Üstelik ahretlerini de kaybedecek bu insanlar. Son pişmanlık fayda vermeyecek.. Aileler çocuklarına sahip çıksınlar.. Gençler kendilerini kullandırtmasınlar.. Son pişmanlık fayda vermez.. Bu şekilde hiçbir davaya hizmet edilmiş olmaz.. Halk otobüsünü yakan o çocukların, gençlerin ellerine molotof kokteylleri verip onları sokağa salan politikacılar, ruhunu şeytana satmış ajan provokatörler olacaktır..

Şu son YSK olayına bakıyorum. Haklı bir mücadele ancak bu kadar çığırından çıkartılabilir, gerçekler ancak bu kadar saptırılabilir.. YSK nasıl böyle bir karar verir.. “Şu adayların şu eksiği var” dersiniz. Yok, öyle yapılmıyor. Onlar da bir olay olsa da cıngar çıksa diye bekliyorlar sanki. Bu arada bu bölge halkının hangi acıları yaşadığını, onlarca yıl süren zulmü ve baskıyı da bir kenara not etmek gerek. Bu olaylar durup dururken olmuyor.. Ama birileri bu acılara çare bulmaktan çok, başka hesaplar peşinde sanki.

Bazı kişiler hiç yanlış yapmaz mı? Onların adaylarına itiraz edilemez mi? Böyle bir şey olabilir mi? İtirazın gerekçesine bakmak, ona göre bir yol izlemek gerekirken, hemen sokağa çıkmak ne oluyor?

Böyle siyaset olmaz. Bunu geçmişte Şerif Hüseyin yanlıları da yapmıştı.

İttihatçılar Ermeni tehcirine karar verince, bir yandan da Ruslar, Fransızlar, Yunanlar, İngilizler, Ermeni komitacıları silahlandırmaya başladılar.

Bu işler hep böyle oldu. Sağ-sol, Alevi-Sünni, Kürt-Türk.. Sonunda bütün bir halk bu işten zarar gördü.. Osmanlı’ya karşı kışkırtılan Arap aşiretlerinin başına gelenler ortada..

Birbirimize karşı kazanılacak bir zafer yok, birlikte kazanacağımız bir zafer var.. Yoksa bu kavga bitmez.. YSK’nın kararına karşı toplum vicdanını, siyasi iradenin elinin güçlendirici şeyler yapmak gerekirken yapılan şeylere bakın. Birileri sanki bile bile, ortamı germek için eksik işlem yapıp, olacakları beklemeye başlamış.. Eğer gerçekten adalet istiyorlarsa, hangi karar niçin yanlış onu söylemeleri gerek. Ki biz de anlayalım kime karşı hangi yanlış yapılıyor.. Yanlışlık nereden ve kimden kaynaklanıyor.. O yanlışa karşı birlikte mücadele edelim.. Bu olaylar durduk yerde olmuyor, bunu da görelim..

BDP’liler ve bu partiye oy verecek olanlar, bu olaylar karşısında oturup düşünmek zorundalar..

Allah (cc) olup bitenleri görüp bilmektedir ve herkese bütün bu olanların hesaplarını soracağı bir gün vardır.. O gizlenenleri de, söylenenleri ve hatta kalpten geçenleri bilir. Gerçek hüküm sahibi olan O’dur. O tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçirecek olandır..

Keşke ben, “YSK kirli bir planın hiçbir zaman aleti olmaz” diyebilseydim.. Keşke ben YSK’nın ve BDP’nin saf bir hukuk ve özgürlük mücadelesi verdiğine inanabilseydim.. “Verdiği karardan dolayı 25 gün sonra, sıkıyönetim yasasında ‘hâkimler re’sen emekli edilemez’ hükmü yer almasına rağmen, ‘ilmi yetersizlik’ maddesinden emekli edildiğini açıklayan Sevinç’in, o tarihe kadar, 26 yıllık sicili pekiyi idi.” Keşke bizim adliye tarihimizde bu tür kara lekeler olmasaydı.. Ama bunlar da var, daha beterleri de..

Sonuçta hepimiz imtihan oluyoruz. Kadiri mutlak/mutlak iktidar sahibi olan O’dur. Hepimiz yaptıklarımız ya da söylediklerimizle ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyacağız ya da kendi cehennemimize kendi sırtımızda odun.. Gaybe, ahret gününe iman edenler buna göre hareket etmek zorundalar.. Biz hepimiz Adem’in çocuklarıyız, kardeşiz, Adem ise topraktandır.. Üstünlük ancak takva iledir.. Bilmediğimiz şeyin peşine düşmeyelim, unutmayalım ki, bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde Allah bize hayır murat etmiş olabilir.. Son bir söz daha: Zalimler için yaşasın cehennem.. Tekrar söylemek gerekirse, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumun yanında zalime karşı olmaktır erdemli insanlar için tek tercih. Hukuk, adalet herkese lazım.

Selam ve dua ile

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi