M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

O’nun Hayatından Örnekler ve Biz

O’nun Hayatından Örnekler ve Biz

O, herkese selam verirdi. "Allah katında insanların en değerlisi karşılaştıklarında önce selam verendir" buyurmuştu.
Ama biz, insanların yüzüne boş gözlerle bakar geçer, arada bir selam veren olursa da “acaba beni nereden tanıyor” diye hayıflanırız. Konuşmalarımıza selamla başlamak hiç aklımıza gelmez.
***
O, boş sözlerden kaçınır, "Dedikoduyu (Mâlâya’niyi) terk etmesi bir kişinin Müslümanlığının güzelliğindendir." buyururdu.
Ama biz, sırf dedikodu yapmak için özel zaman ayırır, bunun yapıldığı mekanlara koşar, günah olarak bize yetecek konuşmalarla vakit öldürmeye severek devam ederiz.
***
O, temizliğe çok önem verirdi.
Ama O’nun ümmeti olduğu iddiasındaki bizler, temizlikte gayr-ı müslimlerin gerisinde kaldık.
***
O, evlenmeyi teşvik eder, evleneceklere yardım eder, evlenmeyi kolaylaştırırdı.
Ama biz, adet üzere başlık parasıyla, altından zor kalkılacak mehir talebiyle, lüks eşya ve ev malzemeleriyle evlenmeyi zorlaştırır, gençleri müzmin bekarlığa mahkum ederiz.
***
O, İşçinin emeğinin karşılığını –alın teri kurumadan- hemen verirdi.
Ama biz, sigortasız işçi çalıştırır, çalıştırdığımız işçinin ücretini aylarca geciktirir, hakkını talep edenlere de “bak sokakta sayısız işsiz var, istiyorsan çıkabilirsin” tehdidinde bulunuruz.
***
O, işçiye giydiğinden giydirir, yediğinden yedirir, aynı sofrada birlikte oturmaya dikkat ederdi.
Ama biz, işçiye dilenci muamelesi yaparak en adi ve kalitesiz giyecekleri layık görür, en düşük tarifeli mönüden ısmarlar, yemek sofralarımızı/masalarımızı ayırır, farklı mekanlarda yemek yeriz.
***
O, komşu ilişkilerinde çok hassastı. Komşunun komşuya sanki mirasçısı olacakmış gibi davranmasını isterdi.
Ama biz, komşumuzun kim olduğunu tanıma nezaketini bile göstermez, komşum benden rahatsız olur mu acep diye düşünmeyiz.
***
O, somut bilgi olmadıkça herkese hüsnü zan yapardı. "Başkası hakkında bana kötü bilgi getirmeyin; ben yanınıza hakkınızda iyi düşünerek sakin bir kalple gelmek isterim" buyurarak bir insana önyargıyla ve sabit fikirle bakılmaması gerektiğini belirtirdi.
Ama biz, farklı düşünüyor diye, siyasi görüşü başka diye, cemaati veya tarikatı ayrı diye, etnik kökeni değişik diye ve hatta bizim takımı tutmuyor diye insanları dışlar, sûizan besleriz.
***
O, istikrarlı bir hayata sahipti. "İbadetlerin en hayırlısı azda olsa devamlı olanıdır" buyurmuştu.
Ama biz, bayramdaaan bayrama, bir kısmımız cumadaaan cumaya veya kandildeeen kandile ibadeti hatırlar, dini vecibelerimizi hayatımıza arada sırada sokuşturmaya çalışırız.
***
O, esnaflara dürüst olmayı tavsiye eder, doğru tüccarın peygambere komşu olacağı müjdesini verirdi.
Ama biz, güzel meyveleri öne, çürükleri arkaya koyarak, yada hasarlı arabaya boya attırarak yeni diye satarız.
***
O, her işe besmele ile başlardı. "Besmelesiz her işin hayrı ve bereketi kesiktir" derdi.
Ama biz, besmeleyi sadece kurbanda veya yemekte hatırlarız, ne yazık ki bir kısmımız bundan da gafildir.
***
Konuya devam edeceğim.
Ancak okuyucularım arasında “Ben bu hatalara düşmüyor ve Peygamberin bu sünnetlerini hep hayatımda tatbik ediyorum” diyenleriniz varsa –ki olabilir- onları da tebrik ediyorum.
Amacımız, hepimizin bu tebrike hak kazanmasıdır.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi