Devlet buyrullarına yeni buyrultu!
Geçen çokduyulur bir sosyal otlangaçta otluyorduk. Fır fır dönseler de gel-bak'lar hizmette eksiktiler. Hepsi de aynı üretimevinden çıkmışlar sanki. Her biri, üç beş günlük çene-yanak kıllarıyla yıldırıcı gibi görünüyorlardı. Ellerinde bir kaleşinkofları eksik. Yakalarındaki otlangaç belirtkeleri tam bir belgelik kardaşlar. Ne olduğu anlaşılsa barii..
Otlangaçta hava çook sıcak, buna karşın emmeçler çalışmıyordu. Eksikleri Baş-gel-bak'a söyledim de, andıçladı. Kim akçalıyor ise bilsin. Otlangaçın ırlama düzeneği bozuktu. Ir-çalar'daki yoğun diskin sesi cır cır cır. Müslim Baba diyeceğim, az biraz Serdar Ortaç'ı andırıyor. Tam Ortaç diyecekken Yılmaz Morgül'e dönüyor ses. Sonunda Metin Milli, pardon Metin Ulusal olduğunu öğreniyorum. E gidi şaşkın!
O kadar kağıtpara sayıyoruz, eksiklenmek usa da uygun, törebilime de. Hele konuklardan birinin elindeki geçgeçle bak-bak'ın görüngeçlerini değiştirmesi görgüsüzlüktü. Bir bakıyorsunuz sepet topu, bir bakıyorsunuz uçan top, olmadı ayak topu. Böküşyer oğlanların, gızların tans edişleri.. Derken, laf-yayıcı bir hatun kişi Başbayan giysilerinin gör-geç'e uygun olup olmadığını zırvalıyordu. Haydiii, kamutayda kavga dövüş. Tengiz Baykal'ın dili süngü süngü.
Laf bak-bak'tan açılmışken en kıl kaptığım bağrışmacalardaki herifler. Bir de yanlış terimler kullanmıyorlar mı! Türk Dil Kurumu'nun yoğun diskinde Terim Avı'nı tıklayıp doğrusunu bulsunlar. İvedilikle.
Şu balalar Grekçe sıcak demek olan Thermes'in nereden geldiğini bile bilmezler. Termal da diyoruz ya. Hamama giren terler. özünde thermes de işte bu ter'den gelir. 1930'lardan bir duyuntu, eğri midir, düz müdür, bilmem. Ahi Mesut'u Eti Mesgut'a çevirmek kuzu çevirmekten kolay olmuştur. Solfasol semtinin de Zül Fazıl'la ilgisi yoktur. Mozart özentili bir gezgin çalgıcının orada bir binek taşının üzerinde sol, fa, sol deyu zartlamasından gelmektedir haa.
Evmeyin, konuya dönüyorum. Sonunda dayanamayarak Baş-gel-bak'a “kardaşlık şu geçgeç midir sapıng mıdır nedir, alın şu soykanın elinden” diye ünledim. Bırakır mı hiçç? Deli soyka, yumrukoyuncu sanki! Yaba yuba elleri var. Tam bir yoldüzer, eğlentievi korumanı!
E o zaman bize uğurlaşmak düşerdi. Sofranın ederini gördükten kelli attık kendimizi taşraya. Caddede asılar. Brecht'in bir oyununun duyurusu: Gecede Trampet Sesleri. Girimlik: Sekiz yeni Türk lirası. Brecht için kargaşacı diyorlar ama aldırmayın, Kropotkin'le tanış bile değil. Kargaşacılığın kuramını eyitmiş olan Kropotkin'i tanımayan ne kadar kargaşacı olabilirse.. Kargaşacı ile kargıştırıcı arasındaki başkalık, kaz ile kız arasındaki başkalık kadardır. Kimseyi kargışlamak, ilençlemek usumdan geçmez. Geçtisever(maceracı) sayılsam da herkesin geçkisi vardır. Uzabilik, zaten geçkiler, günülemeler, depişmeler sergisi değil mi? Bakılsaydı, yenilgi olur muydu hiiçç?
Sevgili okurlar bir dilergem var. Bundan böyle devlet buyrulları, buyrultulara uymalı. Er ya da hatun kişiler, ayrımsız devlet buyrullarıdır, özeli tüzeli olmaz. Bakın ben uyuşdaşlık içinde Türk Dil Kurumu buyrultusuna tetikteyim.
Laf yayıcı (gazeteci) kardaşlar, yurt-ayrı (yabancı) ağızları kullanmayın.. Kullanırsanız, gök girsin kızıl çıksın!
Milli Selamet kapatılır, Milli İstikamet kurulur
Televizyon kanallarında AK Parti hakkındaki kapatma davası tartışılıyor. Kimine göre AK Parti kapatılırsa, hiçbirşey olmaz. Kimine göre ise siyasete düğüm atılır. Ondan sonra seyreyle gümbürtüyü. Türkiye'de tek bir parti var, o da Cumhuriyet Halk Partisi. çünkü budanan, yolu kesilen çoklukla diğer partiler oluyor. Tek istisnası, 12 Eylül dönemiydi. Bu yüzden CHP'liler 12 Eylülcülerden hazzetmezlerdi. Şimdi hazzediyorlar. Partileri kapatmakla eğilimler kapatılmıyor. Olan Türkiye'ye oluyor. 12 Eylül döneminde Milli Güvenlik Konseyi'ne “Uçağı sağ salim piste indirmek istiyorsanız, önce pisti temizlemeniz şart” diyerek partilerin kapatılmasını salık veren bir sivildi arkadaşlar. Böylece pist temizlenmişti.
Yalçın Doğan'ın “Dar Sokakta Siyaset (1980-1983)” kitabında yer alan bilgiye göre 12 Eylül askeri yönetimine danışmanlık yapan ve partilerin kapatılmasını “İhtilalin liderini kısıtlayan mantık yoktur” diyerek öneren sivil, köklü CHP'lilerden Emin Paksüt idi.
Kitaptan bir anekdot size. 1981'de partiler kapatıldığında Milli Selamet Partisi Lideri Necmettin Erbakan ile CHP Genel Sekreter Yardımcısı Hayrettin Uysal karşılaşırlar. CHP'li Uysal, “Sayın Hocam, partiler kapatıldı herhalde siz de, biz de yasaklanacağız. Ne diyorsunuz siz bu işe?” der. Erbakan Hoca sakin, mütebessim:
“Bak muhterem kardeşim, bizde A takımı, B takımı, C takımı yoktur. Bizde takımlar hep aynıdır. Bu sebeple beni-seni, biz bir kenara bırakırız. Tevekkülle karşılarız. Partilerin kapatılmasına gelince, Milli Selamet kapatılır, yerine Milli İstikamet kurulur.”
Elmalılı Hamdi Efendi, Okan Bayülgen'in dedesi mi?
İstiklal Mahkemesi başkanlarından Kel Ali (çetinkaya)'nin damadı olan Emin Paksüt 27 Mayıs darbesinden sonra oluşturulan Kurucu Meclis'te Anayasa Komisyonu Başkanvekiliydi. Size ilginç gelir mi bilemem, Emin Paksüt'ün annesi, ünlü din bilginimiz, müfessir Elmalılı Hamdi Yazır'ın kızkardeşi. Yani Elmalılı Hamdi Efendi, Emin Paksüt'ün dayısı oluyor. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt'ün babaannesi Elmalılı'nın hemşiresi efendim. Elmalılı Hamdi Efendi'yle ilgili araştırma yaparken Emin Paksüt'ün eşi Fatma İstiklal Hanım ile telefonla görüşmüştüm. çünkü Emin Paksüt'ün kızkardeşi merhum Dr. Fatma Paksüt, dayısı Elmalılı Hamdi Efendi'yle ilgili çalışmalar yapmıştı. Dr. Fatma Paksüt'ün “Platon Platon'a Karşı” isimli kitabı Kenan Evren Paşa tarafından mutlaka okunması gereken kitaplar arasında zikredilmişti. Fatma Hanım'ın verdiği bilgilere göre Elmalılı Hamdi Efendi'nin damadı ise Erenköy Cemaati'nden merhum Hulusi Topbaş'tır. Elmalılı Hamdi Efendi, işadamı Faruk Topbaş'ın dedesi.
Osman Alifeyyaz Paksüt'ün halası Dr. Fatma hanım çocukluk ve gençlik yıllarında dayısı Elmalılı Efendi'ye çok yakındı. Yetişmesinde ve kişiliğinin teşekkülünde çok etkisi vardı. Alifeyyaz Paksüt'ün babası Emin Paksüt 1962'deki İsmet İnönü Hükümeti'nde Bayındırlık Bakanlığı yaptı. Bir ilginçlik daha size. Elmalılı Hamdi Yazır'ın oğlu Muhtar Yazır hem 1952'de milliyetçi-mukaddesatçı Türkiye Köylü Partisi'nin hem de 27 Mayıs darbesinin kapattığı Demokrat Parti'nin yerine kurulan Adalet Partisi'nin kurucuları arasındaydı. Yani hala oğlu CHP'de, dayıoğlu AP'de. Hala oğlu Emin Paksüt 12 Eylül'de Dayıoğlu Muhtar Yazır'ın kurduğu AP'yi kapattırmıştı. İşe bakın, Muhtar Bey'in yeğeni Osman Alifeyyaz Bey de şimdi AK Parti hakkındaki kapatma davasını yürüten Mahkemenin Başkanvekili. Kader işte!
Gelelim Okan Bayülgen meselesine. Elmalılı Hamdi'nin Bayülgen'in dedesi olduğu basında çokça yer almıştı. Bayülgen Elmalılı'nın torunu değil. Bayülgen'in büyük annesi ilk kadın avukatlardan Rahime Akman Hanım, Elmalılı Hamdi Efendi'nin de mensubu olduğu aileden geliyor.
Hepsi o kadar.