Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Biliyorum ama söylemem

Biliyorum ama söylemem

Hafta sonu görüştüğüm yurtsever bir CHP’li, “İşlerin göründüğü gibi olmadığını, 12 Haziran’dan sonra sahneye sürülmek üzere kavi bir lider adayının teyakkuzda bekletildiğini” söyledi.
Bu arada, “Senin CHP’den başka bir konun yok mu?” diyen eşhas için küçük bir parantez:

Benim CHP’den başka işim yok.

Daha önce de söylediğim gibi, işim bu.

Melih Gökçek kadar olmasa da, kendi çapımda bir CHP uzmanlığım var.

Bu konudaki bilgimi, birikimimi ve “tarihten tevarüs ettiklerimi” aktarıyorum sevabına... Çok iyi ediyorum.

Bu partinin nasıl, hangi şeraitte kurulduğu...

Ülkeye kattıkları...

Ülkeden eksilttikleri...

Doğru dürüst bir siyasal sistem için, niçin doğru dürüst bir CHP’ye ihtiyaç olduğu...

Doğru dürüst bir CHP’nin teşekkül etmemesi halinde sistemin nasıl zehirleneceği...

Darbelerin varlığının doğru dürüst bir CHP’nin yokluğuna bağlı olduğu...

Bütün bunlar, “yurttaşlık bilgisi” gibi, benim diyen her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bilmesi, hafızasından eksik etmemesi gereken bilgiler...

Bir nevi “amme hizmeti” görüyorum.

Kaldı ki, ortada “malzeme potansiyeli yüksek” bir kurum var. Niçin rahatsız oluyorsunuz?

Neredeyse her adımları malzeme...

Her yapıp ettikleri malzeme...

Her politikaları, her kararları, her açıklamaları, her içtihatları, her fetvaları, her Hurşit Güneş’leri, her Süheyl Batum’ları, her Kemal Bey’leri malzeme...

Kemal Bey, handiyse “yürüyen malzeme” suretinde dolaşıyor...

Mesela, önceki gün “asker-siyaset ilişkilerine” dair çok enteresan bir laf etmiş...
İzleyemedim de, anlattılar... “Darbe lafını gündemimizden çıkarmamız gerektiğini, askerin darbe yapamayacağını, çünkü ordunun bu sıralarda çok meşgul olduğunu” söylemiş. Fıkrada olduğu gibi, “neresini düzelteceksin” ya da neresinden ele alacaksın bu beyanatı?

Herhangi biri söylese sorun yok.

Militarist alışkanlıklardan kurtulamamış, hatta siyasetteki varlığını büyük ölçüde militarist alışkanlıklara borçlu bir partinin genel başkanı söyleyince işin rengi değişiyor, söz ister istemez “kıymete” biniyor.

Bilgisine başvurduğum yurtsever CHP’li, her fırsatta “Biz yeni CHP’yiz” diyen ama sıkıştığında “eski CHP” yordamlarına sarılan Kılıçdaroğlu’nun, milletvekili aday listelerini belirlerken etki altında kaldığını, “eskiyle yeni arasında korelasyon kuruyorum” derken de partiyi İttihat ve Terakki zihniyetinin “sağ mümessillerine” teslim ettiğini söyledi.

Kim ola İttihat ve Terakki’nin sağ mümessili?

Herhalde Süleyman Demirel’dir.

Demirel etkisini milletvekili listelerinde görmek mümkün ama daha ilginç bir şey söyledi yurtsever CHP’li:

Parti, yerel seçimdeki oy oranını yakalayamazsa, Kılıçdaroğlu genel başkanlıktan düşürülecek.

Kim gelecek?

Deniz Baykal ya da şürekâsından bir isim olduğunu düşünüyorsunuz, değil mi?

Ben de öyle düşünüyordum.

Başka, bambaşka bir isim üzerinde duruluyormuş.

Kılıçdaroğlu’ndan daha atak, daha sevimli, hatta daha inandırıcı; nasıl derler, icabında “popülizmin kitabını yazacak” bir isim.

Bu ismi, giderayak “merkezin restorasyonuna” soyunan, “CHP’yi sağa çekerek merkezi yeniden inşa edebilir miyiz?” diyen baba bir politikacı biliyormuş.

Ben de biliyorum ama söylemem.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi