Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Çocuklarınız kime benzesin?

Çocuklarınız kime benzesin?

Çocuklarınız kime benzesin istersiniz?..
Başbakan’ın konvoyuna ateş açıp bir polisimizi şehit eden vampirlere mi, yoksa Fatih Sultan Mehmed’e mi?
Niye mi sordum?..
Çünkü çocuklarınızın kime benzeyeceğine büyük ölçüde siz karar veriyorsunuz, ancak bunun pek de farkında değilsiniz?
Elbette her şey Allah’ın takdirinde; ancak küçük iradenizi (irade-i cûz’i) de unutmayın!
Zaten “hayat” dediğimiz şey, iki nokta arasındaki yolu kendi iradenle doğru yürüme sanatıdır!
Noktalardan biri “doğum noktası”, diğeri ise “ölüm noktası!”
Kısaca şunu demek istiyorum: Çocuklarımız hayat yolunu yürümeyi bizden öğreniyor...
Rol modelleri (role models) biziz...
Bize baka baka, bizi izleye izleye, taklit ede ede gelişiyor çocuklarımız:
Bizi ve diğer yetişkinleri...
Etrafımızda neler olduğuna bir bakalım şimdi...
• Başbakan’ın konvoyuna suikast, bir polisimiz şehit...
• Bir yerlerde patlayan mayınlarda tükenen mazlumlar...
• Usame bin Laden’in öldürüldükten sonra denize atılan cesedi...
• Her türden insan hakları ihlalleri...
• Ergenekon, Balyos, Kafes, Sarıkız ve hukuk kurumlarının çatışması...
• Sürekli sertleşen siyasi üslubun evlerimize taşıdığı hakaretler...
• Yanlış televizyon dizileri ile dayatılan yanlış yaşam biçimleri...
• Aile içi kavgalar, şiddete kaçan muamele...
• Üretime katkı için kullanmaları gereken bilgi ve becerilerini milletin banka hesaplarını boşaltmakta kullanan bankamatik fareleri...
• Envai çeşit sınav hileleri...
• Milletin özel hayatını didikleyerek prim yapmaya çalışan sergerdeler...
• Uyuşturucu parası vermediği için şişlenen anneler...
• Yalan-dolan, talân, vurgun-soygun, rüşvet-iltimas. Sui-istimal...
Gördüğünüz gibi ülkemiz, yalnız bizim değil, hatta tüm “tabiatın yüzünü kızartacak derecede çığırından çıkmış” insanlarla doldu (hepsi bizim eserimiz)!
Bu tanımlama İngiltere’nin İstanbul sefirlerinden (1750’ler) Sir James Porter’e ait...
Elifi elifine şöyle bir cümle kuruyor:
“Osmanlılarda çocukların analarıyla babalarına karşı besledikleri hürmet, bilhassa şayan-ı takdirdir. İstanbul’da tabiatın yüzünü kızartacak derecede çığırından çıkmış evlâtlar az görülür...”
Çünkü Osmanlı ceddimizin toplumsal yapısında çok sayıda “iyi örnek” var. Öncelikle de anne ve babalar iyi birer örnek. Çocuk bunları örnek alıyor. Onlara benzemeye çalışarak büyüyor. Dolayısıyla bilgi ve becerisini toplumun hayrına kullanıyor.
Öyle sınav hileleri filan olmuyor anlayacağınız.
WikiLeaks (şu meşhur raporlar) aynasında kendimize baktığımda utandığımı itiraf edeyim. Biz düpedüz “ikiyüzlü” hale gelmişiz: “iç”imiz ayrı, “dış”ımız ayrı! “Gizli” kalacağını düşündüğümüzde “başka” konuşuyor, kitlelere “farklı” şeyler anlatıyoruz. Bunu yapan sıradan insanlar olsa neyse; kerli-ferli devletlüler!
Bazıları “dindar” tanımlamasının bile ötesinde hatta...
Böyle bir ortamda “Fatih yürekli çocuk” yetiştirmenin güçlüğü ortada... Böyle çocuklar yetiştiremediğimizde ise halimiz ortada! İş, büyük ölçüde yine aileye düşüyor.
Çocuklarımıza “iyi örnek” olmak ve çevrede ne kadar varsa o kadar “iyi örnek” bulmak zorundayız.
Aksi taktirde “yandı gülüm keten helva!”
Son sözüm şu: Biz sadece bir imparatorluk kaybetmedik, onunla birlikte faziletlerimizin ve meziyetlerimizin de çoğunu kaybettik.
Aramıyor olmamız ise tam anlamıyla en büyük felaket!



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi