Prof. Dr. Şaban Şimşek

Prof. Dr. Şaban Şimşek

“İnsan Politik Hayvandır”dan Nükleer Enerjiye!.. (2)

“İnsan Politik Hayvandır”dan Nükleer Enerjiye!.. (2)

Önceki hafta ilkini yayımladığımız bu yazı serisine, olumlu/olumsuz epeyce tepki geldi. Hepsine teşekkür ediyorum. Olumsuzların itirazı; “şimdi enerji zamanı değil, siyaset zamanı” ya da “Yaa bırakın kardeşim ‘insan politik hayvandır’ filan gibi lüzumsuz laflar etmeyi, milletin aklına böyle şeytani şeyler sokmayın” tarzında idi.
Ben “siyaset zamanı...” diyenlere, “o tür yazılar piyasada mebzul, ben yazmazsam da bir eksiklik olmaz. Hem belki aynı şeyleri okumaktan sıkılır ve farklı bir şey ararsanız bu ‘enerji’ yazılarına göz atarsınız” diyorum. Zaten gündem zorladığında, geçen hafta olduğu gibi “breaking news” yapıyorum. “Yaa bırakın kardeşim...” diyenlere ise ifadelerdeki nüansa ve cümlelerdeki işaretlemelere biraz daha dikkatlice bakmalarını tavsiye ediyorum... Dolayısıyla bu hafta da enerji konusuna devam edeceğiz.
...2009 yılı verilerine göre Türkiye, elektrik enerjisi üretiminin %80’ini (156 milyar kilovat/saat) termik kaynaklardan (doğalgaz, kömür ve diğerleri) elde etmektedir. (Aslında 2009 sonrasında da durum değişmemiştir. Mesela 2010 yılının Ocak ayında üretilen 19.5 milyar kilovat/saat elektrik enerjisinin 16 milyar kilovat/saat’lık kısmı termik elektrik enerjisi niteliğindedir ki oran aşağı yukarı aynıdır)
Burada asıl düşündürücü olan elektrik enerjisindeki dışa bağımlılığımızdır. Zira bu termik enerjinin yaklaşık 70’i doğalgaz ve ithal kömürden elde edilmektedir. Bunun için dış ülkelere ödenen para 25 milyar dolar civarındadır. Dışa bağımlılığın stratejik önemi ise şüphesiz bu ödenen paradan daha da önemlidir.
Bu durumda şunlar söylenebilir:
- Türkiye elektrik enerjisi bakımından, tartışma götürmez bir şekilde dışa bağımlıdır
- Yerli kaynaklardan elde edilen enerji, yıllık tüketimin ancak %30’unu karşılamaktadır.
- Dünyanın en yüksek kalkınma hızlarından birini yakalayan ülkemizin elektrik enerjisi ihtiyacı da doğal olarak artmakta ama yerli kaynaklar artırılamadığı için dışa bağımlılık ve ödediğimiz para da aynı oranda katlanmaktadır.
- Ülkemiz jeotermal, güneş, rüzgâr gibi enerji potansiyellerinden yeterince yararlan(a)mamaktadır.
Rumeli Hoca bu noktada, az Türkçe bilen Türk dostu bir Alman mühendisten (1955) esprili bir cümle aktarıyor: “Bu sular böyle akar, siz Türkler aval aval bakar.”
Türkiye, enerjideki bu dışa bağımlılığın yanında, kişi başına düşen yıllık elektrik enerjisi tüketiminde de çok gerilerdedir. Bu rakam İzlanda’da 32.000 KWh, Norveç’te 25.000 KWh, Kanada’da 17.000 KWh, ABD’de 14.000 KWh, Japonya’da 9.000 KWh, İngiltere’de 6.500 KWh civarındadır. Yanı başımızdaki Yunanstan’da bile 5.500 KWh seviyesindedir ki, bu rakam bizim son yıllarda yaptığımız atakla ulaştığımız 2.700 KWh’lık miktarın tam iki mislidir.
Ülkemizde, elektrik üretimi ile giderek artan elektrik enerjisi talebini arasında bir arz-talep dengesi kurulamamaktadır. Açık her geçen yıl artmaktadır. Örneğin; 2006 yılında elektrik üretimi (arzı) 196 milyar KWh iken tüketim de aynı miktarda idi. Dolayısıyla açık yoktu. Oysa o yıldan bu yana yıllık talep artışı ortalama %7 olarak gerçekleşmiş ve bugün, arz-talep dengesinde, maalesef 100 milyar KWh saatlık bir bozulma meydana gelmiştir.
Buradan çıkan sonuç;
- Elektrik enerjisinde dışa olan bağımlılığımız eğer yerli tedbirler alınmazsa önümüzdeki yıllarda daha da artacaktır. Bu sebeple yerli enerji kaynakları, örneğin hidrolik, linyit kömürü, taş kömürü ve diğer yenilenebilir tabii kaynaklar (rüzgâr, jeotermel vs) acilen harekete geçirilmelidir.
- Enerji açığını kapatmak için her yıl ortalama 5 milyar dolarlık yatırım gerekmektedir.
- Buna bağlı olarak, çevre kirliliği artacak, ekolojik dengede bozulmalar olacaktır. Dolayısıyla, bu yönde kapsamlı önlemler alınmalıdır.
- Yine, ithal edilecek enerji hammaddelerine ödenecek döviz de aynı oranda artacaktır. Mesela; Türkiye her yıl 20 milyar metreküp doğalgaz ithal edilmek zorundadır.
- Yerli kaynaklar yeterince kullanılmadığında, aslında ortaya belki öğünülecek derecede büyük genel bütçeler çıkmakta ve ülke kalkınıyor gibi gözükmektedir ancak bunun maliyeti çok yüksek olmaktadır.
Bütün bunların yanında bir diğer büyük sorunumuz da elektrik enerjisindeki kayıp ve kaçaklardadır. Bu oran AB de %5 iken ülkemizde %20’ler düzeyindedir. Bunun parasal karşılığı yaklaşık 3 milyar dolardır ki bu para ile 85 ton 24 ayar altın ya da 12 milyon cumhuriyet altını satın almak mümkündür. Yani bir başka deyişle birileri, elektrik hatlarından bu milletin 85 ton altınını çalmaktadır!
Kaçak oranları Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde %40’ı aşmaktadır. Bu oran Adana ve Antalya’da %30, İstanbul’da ise %20 düzeyindedir. Kaçak tesisatlar, aynı zamanda yılda ortalama 5000 civarında trafonun da aşırı yüklenme sebebiyle yanmasına sebep olmaktadır. Kaçak elektrik kullanımı nedeniyle oluşan bu ve benzeri (dolaylı) kayıpların kaçak elektrik bedelinin iki misli kadar olduğu tahmin edilmektedir.
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizin de en büyük problemlerinden biri şüphesiz TV bağımlılığıdır. Şimdi, “Bir yılda televizyonlar ne kadar enerji harcıyor?” diye sorsam sanıyorum pek çok insan “Amaaan, televizyonun harcadığı elektrikten ne olacak?” diyecektir ama işin aslı hiç de öyle değil. Basit hesaplar dahi dudak uçuklatmaya yetiyor. Mesela; ülkemizde kullanılan yaklaşık 50 milyon TV, yılda yaklaşık 25 milyar KWh’lık enerji tüketmektedir ki bu üretilen elektrik enerjisinin yaklaşık %12.5’a denk gelmektedir. Parasal karşılığı ise tam 4 milyar dolardır.
Ahmet Rumeli Hoca bunun kaç Cumhuriyet altınına tekabül ettiğini de hesaplamış: 14 milyon küsur! Ve ilave etmiş: Her gün TV izlemekten vazgeçilecek 2 saatlik bir zamanla; yılda 1000 TL tasarruf sağlanabilir, haftada 300 sayfalık bir kitap okunabilir, 3 yılda hafız olunabilir ya da 6 yılda 4 yıllık bir açık öğretim lisans programı bitirilebilir.
Kısmetse haftaya devam edeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Şaban Şimşek Arşivi