CHP kalsın; lütfen!..

CHP kalsın; lütfen!..

Bakın şu işe; olacak iş mi? öğretmen-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi, CHP'yi laiklik ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikâyet ediyor. Başsavcılık da, "çekilin aradannn, din de bizim, devlet de bizim, millet de bizim" afişini ciddiye alarak şikâyeti kabul ediyor.

Gerek matbuat âleminde ve gerekse ülkenin ciddi hukukçuları arasında böyle eften-püften sayılabilecek, mâsum bir afişi suç delili sayıp da CHP'nin kapatılabileceğine inanan bir ferd-i vâhid çıkacağını zannetmem. Şimdi bu cümlemden hareketle herhangi bir savcının, "bu adam adliyeye intikal etmiş bir dava hakkında ileri-geri konuşuyor, delilleri karartmaya çalışıyor, adalet cihazını tesir altına almaya çalışıyor" diyerek beni de sigaya çekmesini asla arzu etmem, öyle bir niyetim de yoktur. Sadece ve sadece, adam kıtlığında tarihçi sayılmak gibi küçücük bir imtiyazdan yola çıkarak, CHP'nin niçin kapatılamayacağı ve bu afişte yazılı şeylerin niçin suç unsuru sayılamayacağını tartışan bir nokta-i nazar sergilemek isterim; maksat; "hiçbir hakikat kalmasın Allah'ım dünyâda nihân!"

Ne diyor sayın Baykal o afişte, "çekilin aradan!". İmdi bu haykırışı tahlil edelim; "çekilin aradan" diye nâra atmak, CHP'nin tek partili yılların biricik partisi olduğu gerçeğini hatırlatmak gibi bir tarihi fenomene atıfta bulunmaktadır, yani, "başka partiye gerek yok; CHP, hem halkın, hem devletin partisidir, başkaca aracı kurumlara ihtiyaç yoktur" demeye getiriyor Sayın Baykal. Bu yaklaşım tarih disiplini bakımından buz gibi doğrudur. Sonra da diyor, "din de bizim, devlet de bizim, millet de bizim!"

Vaktiyle devlet ve toplumu aynı çatı altında bir araya getirerek iyice kaynattıktan sonra kazanın dibinde kalan hülâsayı imbikte damıtıp-gülyağı gibi- kaynatılan karışımın rûhunu CHP şişesinde muhafaza eden siyasi irade için sadece dini, devleti ve milleti değil, bütün kurum ve kavramları tek başına sahiplenmek son derece tabiidir. Bu mantığı devam ettirerek rahatlıkla şu gibi cümleleri kurabiliriz ve asla suç olmaz: "Hazine de bizim, Merkez Bankası da bizim, bütün kamu kurumları bizim, bütün denizler, göller, dereler, ırmaklar, bulutlar ve içindeki balıklar bizim; akıllı da bizim, deli de bizim..."

Vallahi aynen öyleydi; açın tarih kitaplarını, böyle yazdığını görürsünüz. Sayın Baykal bu afişle, "Komünist, laikliği on paralık etmek lâzımsa, bu işi baldırıçıplaklara bırakmayız, biz yaparız" demeye getirmiyor; mülkiyeti CHP'ye ait olan arsa üzerine CHP'den habersiz gecekondu kurmaya kalkışanlara noter kanalıyla ihtarname çekiyor bir nevi. Bunda anayasal nizamı ihlâl edici, laiklik aleyhtarı eylemlere odak olucu bir durum görmüyorum. Tarihi gerçeklerdir bunlar. Sayın Baykal bu slogan ile şâhâne denilebilecek derecede komprime bir tarihi tesbitte bulunuyor; bu tesbitin yegâne eksikliği, hangi zaman kesitini kapsadığını gösterir bir açıklayıcı parantezden mahrum bulunuşudur. Parantez içine (vaktiyle; 1946'dan evvel böyleydi) ibâresi eklenmiş olsaydı daha iyi olurdu ama sehven unutulmuş.

Şu küçücük kusur için koca parti kapatılır mı?

"Ne diyorsun sen arkadaş; biz icabında iktidar partisini bile kapatırız" diyenler çıkabilir; evet kapatabiliriz; AK Parti'yi, Youtube'u, Telekom'u, IMF'yi, hatta canımızı sıkarsa Birleşmiş Milletler'i bile kapatabiliriz ama CHP'yi kapatamayız. Bunu yapmamalıyız!..

çünkü CHP, bizim 1950'den beri, bizim bir türlü çalışmayan antika duvar saatimizdir. Bir saati, "artık çalışmıyor" diye elimizden çıkarmayız; saklarız, zirâ -eğer eşref zamanını kestirirseniz- artık işlemeyen saatler bile günde iki kere doğru zamanı gösterirler.

Biz CHP'ye bakarak, doğru zamanı ölçmüyoruz ki, sadece Türkiye'nin nereden nereye mesafe aldığını ölçüyoruz. Tamam, Birleşmiş Milletler'i bile kapatabilirsiniz ama CHP kalsın, o lâzım. Lütfen!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi