Serdar Arseven

Serdar Arseven

Yüksek Gerilim... Gerçek yüzleri gözler önüne sermek!

Yüksek Gerilim... Gerçek yüzleri gözler önüne sermek!

Okuyucularımdan binlerce mesaj var; mesele Beyaz TV’deki Yüksek Gerilim adlı programdaki tartışmamız...

Buna tartışma denmez aslında; Mehmet Faraç adlı, Cumhuriyet’ten “tazminatsız”, CHP idaresinden ise “hakaretamiz” bir şekilde atılmış bir “Parti Üyesi- Gazeteci”nin CHP’ye yönelik eleştirilerimiz üzerine, “CHP seni niçin böyle kudurtuyor” yollu iğrenç lafına cevap vermek gerekti.

Ki, “mağdura kimliği sorulmaz” umdesinden hareketle, Mehmet Faraç’a yapılan “adiliği” protesto etmiş bir gazeteci olarak, yaptığımız sadece “aynıyla mukabele” oldu.

Bundan sonrasında, Mehmet Faraç’ın “Ergenekon usulü” küfürleri çıkınca sahneye...

Aynı çizgideki Özcan Yeniçeri ile “baş başa” kalsınlar, seçim öncesindeki son programda “koalisyonlarının” tadını çıkarsınlar diye program arasında, “gece”nin son yarım saatini kendilerine bıraktık.

Ve sonradan izledik ki koalisyon tıkır işliyor.

Her ikisi de, “Serdar’ın olmadığı ortamda bak ne güzel konuşuyoz” kıvamında.

Şimdi...

Okuyucumuzun mesajlarına gelelim;

Ağırlıklı olarak “küfürlerine küfürlerle” karşılık vermediğim, o seviyeye inmediğim için “takdir” ifadelerinin öne çıktığı mesajlar var.

Bir grup CHP’li “CHP’yi topyekün darbeci” ilan etmiş olduğum iddiasıyla “Cumhuriyet’i kuran parti hakkında nasıl böyle söylersin” kıvamında yazmış.

Ve bizi destekleyen dostlarımızın “takdir” ifadelerinden sonra, “Bu tür adamlarla çıkmasın daha iyi” yollu mesajları...

Burası çok önemli;

Çıkmalı mıyım, çıkmamalı mıyım?..

Doğrusu bu konuda net değilim; bugüne kadar karşılarında sıkıntıdan sıkıntıya giren muhafazakarlar görmeye alışmış olan güruhun gerçek seviyelerini göstermek bakımından faydalı olduğunu da düşünüyorum, ne kadar dikkat edersen et “seviye kaybına” uğramaya mani olmanın imkansızlığından dolayı “zararlı” olduğunu da...

Bunların içinde seviyeleri olanları var mıdır; o da meçhul!..

İşte; koca baro başkanı ile Cumhuriyet’in sözde seviyeli bir yazarı, “içki kısıtlaması” tartışılırken...

“Baro’da ve Cumhuriyet gazetesinde içki sınırlaması var mı yok mu?” diye sorduğumuz için seviyeyi ne hale getirdiler...

Ve bir CHP vekilinin kızı olan “sunucu” da nasıl tarafgir davrandı.

“CHP’nin kusurları ile yüzleşmekten” imtina eden, CHP’ye ve o tarafa yönelik en ufak bir eleştiriye bile “kırmızı görmüş inek” (Ki bu söz de bana ait değil, Beyaz TV’deki programda şahsıma yöneltilmiş ve ayniyle sahibine iletilmiş bir kalıp) alınganlığı ile yaklaşanda hangi seviyeyi bulacaksın?..

¥

Ha bu arada; mutlaka dikkatinizi çekiyordur...

“Militan sol”un televizyonlarında, gazetelerinde “Dindarlara” aşağılık ifadelerle saldırılır, saldırıya uğrayanlara asla “cevap hakkı” tanınmaz.

Beyaz TV ise millî ve manevî değerlere sahip bir ekip tarafından idare edilen bir kanal olarak, “her görüşe” hiçbir kısıtlama uygulamadan, hatta “misafire hürmet” hassasiyetinden hareketle biraz da “pozitif ayrımcılık” yaparak alabildiğine söz hakkı veriyor.

Mesela, “moderatör”ümüz Sayın Faruk Mangırcı, bu prensibe saplanmış kalmış gibi görünüyor.

“Daimi konuklardan” birinin hakaretine müdahale etmeyerek bizi “aynıyla mukabele” etmek durumunda bırakması bence “aşırı” hassasiyetinden kaynaklanıyor!..

Hatırlarsınız; Sayın Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, bunların takımından bir adamın programına çıkmış..

Kendisine “Sizin laiklik meselesine nasıl baktığınızı gösteren kasetlerimiz var” dendiğinde, “Bu tavır ahlaki değil, programının içeriğini başka veriyorsunuz, karşıma başka şeyler çıkartıyorsunuz” tepkisini vermişti.

Ondan sonrası mı; Erdoğan’ın “Böyle yaparsanız programı terk ederim” şeklindeki sözlerine o takımın önde geleni tarafından verilen “Siz bilirsiniz!” karşılığı!..

Erdoğan’ın stüdyoyu terk edişi!..

Yarın öbürgün Allah muhafaza bir Ergenekon Koalisyonu kurulsun, gör bak adamlar çirkinliklerini nerelere vardırıyorlar?!.

Yine hatırlayacaksınız;

Melih Gökçek-Kemal Kılıçdaroğlu tartışmasında, o takımın önde geleni meslek ahlakının gereği olan “objektifliği” bir kenara bırakmış...

Resmen “taraf” olmuştu!..

Neyse; onlara her türlü tavır yakışır.

Onlar belki her türlü hakarete layıklar ama bizler her türlü hakareti etmeye “layık” insanlar değiliz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi