Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Kim yetiştirdi böyle bîperva seni?

Kim yetiştirdi böyle bîperva seni?

Binali Yıldırım ve Ertuğrul Günay'ın İzmir'den aday gösterilmelerini "İzmir için büyük bir kazanç olduğunu" söyleyen Ertuğrul Özkök, Binali Yıldırım'a Urla'dan bir ev alma teklifinde bulunuyordu.

"Gelin size Urla'dan bir ev alalım. Beyaz Türklerin başkentine yerleşin..."

Binali Bey zaten İzmir'den bir ev tutmuş.

Ama Ertuğrul Özkök'ün teklifi de yabana atılır gibi değil.

Şöyle söylüyor:

"Şundan da eminim; Binali Yıldırım bu şehirde yaşamaya başladığı zaman, İzmirlilerin, bazı insanların dediği gibi, bağnaz laikçi değil, tam aksine hoşgörülü ve demokrat insanlar olduğunu görecektir."

Sadece Urla'dan değil, Çeşme'den, Balçova'dan, Karşıyaka'dan, Foça'dan, Seferihisar'dan da alabilir.

*

Aynı durum Ertuğrul Günay için de geçerli.

Fakat asıl mesele, İzmir adayı bu iki bakanın "İzmirlilerin ne kadar hoşgörülü ve demokrat insanlar olduğunu" anlamaları değil bence.

Gördüğüm kadarıyla onlar bunun farkında.

İzmirlilerin de kendilerine gerçekten hizmet için gelen bu adayların, ne kadar hoşgörülü ve demokrat olduğunu anlamaları gerek.

*

Uçakla İzmir'den dönüşe geçtik.

Uçak dediğimiz, kişiye özel değil, THY'nin yolcu uçağı.

Koltuklar sırayla dizilmiş, hızı dışında otobüsten bir farkı yok.

Dolayısıyla bir yolcunun oturduğu koltuğun önünde ve arkasında başkaları var.

Böyle olunca, bir koltuğun tamamı bir kişiye ait sayılmıyor.

*

Yorgunum, uykum var; hafiften dalmak üzereyim.

Arkadaki yolcu, yanındakiyle yüksek sesle konuşmaya başladı.

Olabilir dedim, herkesin ses seviyesi aynı çıkmaz.

Biri bağırarak konuşur, başka biriyse etrafını rahatsız etmemeye özen gösterir.

Nitekim bir saat sonra inmiş olacağız.

*

Arkadaş açık fikirli, çağdaş ve modern biri havalarında...

İyi ama açık fikirlilik, çağdaşlık ve modernlik, havayla suyla olmuyor ne yazık ki.

Lafla peynir gemisi yürür mü; özünde kabaysan, ne yapsan boş!

*

Konuşmalarını burada aktarmayı gereksiz buluyorum.

Uçak henüz havalanmadan bizimki el kol ve bacak hareketlerine başladı.

Niye hiddetleniyorsa, arada bir koltuğa yumruk atıyor.

Dizlerini dayayıp koltuğu sarsıyor.

Ben rahatsız etmemek için koltuğu geriye yaslamaktan çekinmişim, o sarsmaktan vazgeçmiyor.

Tam dalmaya çalışırken, ani bir sarsıntıyla uyanıyorum.

Bir, iki, üç derken, sabrın da sınırı kalmadı.

*

Döndüm arkaya, bir şey söylemeden önce suratına baktım.

Gördüğümü tanımlamak gerekse, bütün hayvanlar benden davacı olur.

"İkide bir koltuğa vurmayın" dedim.

"Ha?" dedi.

"Koltuğu sallayıp durma, uyumaya çalışıyorum."

"Hı" dedi, sustu.

*

Şimdi bu adam da seçim günü sandığa gidecek, oy kullanacak.

Oyunu hangi partiye verirse versin.

Ben biliyorum hangi partiye vereceğini, sözlerinden anladım ve o yüzden aktarmadım.

O sözler de başlı başına bir yazı konusu ama yazmaya hiç gerek yok.

Bir ara daldı herhalde, iki sarsıntı daha yaşadık.

Bu iş karakolda bitecek derken, baktım inişe geçmişiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi