Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Onlar da meşru müdafaa hakkını kullanırlar!..”

“Onlar da meşru müdafaa hakkını kullanırlar!..”

Anayasa Hukukçusu İbrahim Kaboğlu, Milletvekilliği düşürülen PKK, pardon BDP destekli Hatip Dicle’nin 1 yıl 8 ay hapis cezası almasına yol açan açıklamasını “düşünce hürriyeti” kapsamında değerlendirmek gerektiğini söylüyor.
Ve Meclis’e “düşünceyi ifade hürriyeti”ni, Hatip Dicle’nin fiilini de içine alacak şekilde genişletmenin icap ettiğini öne sürüyor.
Bu sıkça dile getirilen bir görüş haline geldi.
Düşünceyi ifade hürriyeti?..
Lütfen eller vicdana...
Her okuyucum Hatip Dicle’nin 23 Ekim 2007 tarihindeki konuşmasının mahkûmiyete yol açan bölümüne baksın... Ve bunun “düşünceyi ifade” ile alâkalı olup olmadığına karar versin... Demiş ki Hatip Dicle: “Ordu operasyonları durdurmadığı takdirde ONLAR DA meşru müdafaa hakkını kullanırlar!..”
*
Şimdiii... İki hususu ayırt etmek gerek:
1- Sistem Kürtlere zulmetmiştir. PKK, problemlerin sebebi değil, sonucudur!.. Etkinliğine artıran PKK, Milletvekillerine “bağlılık yemini” etmeleri şart koşulan “Darbe Anayasası”nın ürünüdür.
2- Bu böyle olmakla birlikte, hiçbir devlet, “Terör Örgütü”ne yönelik operasyonların o “Terör örgütüne” “meşru müdafaa” hakkı verdiğini kabullenmez, kabullenemez!..
*
Hatip Dicle’nin sözünde en küçük bir “esneme payı” yok. “Ordu operasyonları durdurmadığı takdirde ONLAR DA meşru müdafaa hakkını kullanırlar!..” sözü, bugüne kadarki bütün PKK katliamlarını “meşru müdafaa hakkı” çerçevesine alıyor. Yasallaştırıyor!..
*
Gazetecilik hayatım boyunca “düşünceyi ifade hürriyetinin” sınırlarının alabildiğine genişlemesi için gayret gösterdim... Amma... Gelinen bu noktada, işin “esas boyutunu” hiç mi hiç hesaba katmayan yaklaşımlara gücüm yettiğince “dur” deme ihtiyacını hissetmekteyim.
Bugüne kadar “operasyonlarda” hayatını kaybeden (şehit olan) Mehmetçiklerin, polislerin ailelerine, “Evladınız bir İhkak-ı hak eyleminin ya da meşru müdafaa hakkı kullanımının neticesi olarak hayatını kaybetti” mi diyeceğiz?..
PKK’nınki “meşru müdafaa hakkının kullanımı” ise, PKK kurşununa kurban gidenin durumu ne olacak?..
*
Evet; Hatip Dicle’nin Milletvekilliği’ni düşüren YSK’nın (Üstelik YSK Üyesi Halim Aşener, BDP destekli Dicle’nin mahkûmiyetini onayanlar arasında olduğu halde) bu zatı seçime sokması büyük hataydı...
Şimdilerde, Merhum Erbakan ve Recep Tayyip Erdoğan’ı seçimlere sokmamak için hiçbir ayrıntıyı kaçırmayan YSK’nın, Hatip Dicle konusunda böylesine büyük bir “unutkanlığa” imza atmış olamayacağı ifade ediliyor!..
İster unutkanlık deyin ister “başka bir şey”...
Ortadaki gerçek şudur ki; “YSK’ya da tıpkı HSYK gibi bir çekidüzen vermek” gerekiyor!..
YSK, “yurtdışındaki vatandaşlarımızın yerlerinde oy kullanmasına” takoz koymak suretiyle milyonlarca oyun çöpe gitmesine sebep olmasaydı, bazı illerin milletvekillikleri sayısını düşürmeseydi, “Yeni Anayasa” için gerekli olan 330 rahatlıkla aşılabilecek... Ve BDP ile Meclis’teki diğer ortaklarının “tehditleri” için yol açılmamış olacaktı.
YSK bu aşamalarda muhalefet lehine acayip bir “ince işçilik” sergiledi!..
Daha geriye gidelim; YSK bir yandan Merhum Erbakan’ın diğer yandan da Sayın Erdoğan’ın yollarına takozlar döşemeseydi, Türkiye’nin yolu çok daha önce açılmış olacaktı.
YSK, Türkiye’nin “dinamizmine” ayak uyduramayan bir yapı... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ifade ettiği gibi “12 Haziran seçiminin ardından meydana gelen bu krizler, çağa uygun düzenlemeler için” bir fırsat oluşturuyor.
Peki... “Yeni Anayasa”nın ertelenemez bir ihtiyaç olduğu ortada...
Tam burada başa dönmüş olalım: Yeni Anayasa için; “Ordu operasyonları durdurmadığı takdirde ONLAR DA meşru müdafaa hakkını kullanırlar!..” zihniyetindeki yapının desteği şart mı?
Ben olduğunu hiç zannetmiyorum...
BDP blöf yapıyor. AK Parti sağlam durursa, “Ara Seçim”i göze alamaz!..
Bir de şunu ifade etmek isterim: “Ergenekon ve balyoz oluşumları ile arasında ‘zihniyet’ bağı bulunan örgüte verilecek hiçbir taviz, onu doyurmaz!..”
İşte son gelişme: KCK’ya ilk hapis cezasını veren Mahkeme, “Örgüt Öcalan tarafından kurulmuştur ve hedefi şehirlerde terör eylemlerini artırarak yeni bir devlet haline gelmektir!..” dedi.
Bu devlet, Kürt devleti de olmayacak üstelik!..
Ne devleti olacağını görmek için “Siyonizmin” bölgeye ilişkin çalışmalarına bir göz atmak yeter!..
Bugün gerçekleşecek olan “kritik yemin merasimi” öncesinde kaleme aldığımız yazımızı şöyle bitirelim mi: “Ha Ergenekon’a veya balyoza teslim olmuşsun ha PKK ya da KCK’ya!..”


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi