Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Elbani ve Buti çizgisi

Elbani ve Buti çizgisi

Esat rejimi, Dera’da bir Selefi Emirlik kurulması yönünde komplolardan bahsetse bile neticede bunu destekleyen somut gelişmeler yaşanmadı. Suriye rejiminin iddiaları havada, kendisi de ortada kaldı. Suriye rejiminin iddiasının ötesinde Arap Baharı ve Devrimine karşı bigane kalan iki gruptan söz ediliyor. Bunlardan birisi, kimi selefi ekoller, diğeri de kimi sufiler. Bütün sufileri veya selefileri aynı kategoride veya kalıpta değerlendirmek mümkün ve doğru değil. Selefiler ve sufiler meşrepte iki zıt kutbu temsil etseler bile siyasette pratik olarak aynı zemine düşüyorlar. Kaderin garip cilvelerinden birisi budur. Selefiler genelde iki kısma ayrılıyor. Bunlardan birisi cihadcı selefiler, diğeri de ulu’l emirci ilmi selefiler. Nasreddin Elbani de ilmi selefi grubu temsil ediyordu. Sufiler de toplumu siyasi tezkiyeden ziyade kendileriyle ve nefislerini tezkiye ile ilgili olduklarından dolayı siyasi hayata ya yabancı kalıyorlar ya da mevcut yapıyı yani statükoyu benimsiyorlar. Onlar eylem yerine tezkiyeyi tercih ediyorlar. Lakin bütün tasavvufi hareketleri ya da tarikatları aynı zemine oturtmak doğru olmaz. Selefiler de öyle. Aksi takdirde haksızlık yapılmış olur. Bununla birlikte, Amman’lı Yayıncı (Faruk Yayınları sahibi) Hamid Ebu Nasır, Suriye’de rejime destek veren isimlerden Buti’yi andıktan sonra onun siyasi boyutuyla ilmi boyutunu ayırdı. İlmi birikimini ve yeterliliğini teslim ederken siyaseten cahil olduğunu ve durumunun Elbani’yi andırdığını söyledi. Bir zamanlar Buti Türkiye’de Elbani ile ilmi tartışmalarıyla anılıyordu. Buti ile Elbani arasında kalem kavgaları yaşanmış ve Elbani mezhebe bağlanmamayı savunurken Buti mezhepsizliğin zararlarını anlatıyordu. Hamid Ebu Nasr ise siyasi noktada ikisinin de aynı zeminde buluştuklarını ifade ediyordu.
¥
Buti’yi tamamen sufi çizgide göstermek doğru olmaz. En azından Buti kendisinin de itiraf ettiği gibi pratik açıdan bir sufi değildir. Lakin tarihi tasavvufi zemine sahip çıkmaktadır. Bazı batıni sufiler Hallac ile ilgili görüşlerinden dolayı onu tasavvuf karşıtı saysa da o tasavvuf karşıtı olmayıp sadece pratikte sağlıklı bir yapının kalmadığını savunmaktadır. ‘Bir sağlam şeyh bulsam da ben de biat etsem’ demektedir. Zaten yazıları ve kitapları da ekol olarak tasavvufa taraftar olduğunu göstermektedir. Lakin Buti’yi bu yönünden ziyade yöntem olarak onu gelenekçi yönüyle tanımlamak daha doğru olur. Bendeniz gelenekçiliğe karşı olmamakla birlikte bunun dinamik olması gerektiğini ve geleneği günümüze sentez olarak taşınması gerektiğini savunmaktayım. Günden kopuk dün olamaz. Bu dinamizmin kaybedilmesi demektir. Dünden kopuk bugün de olamaz. Bu da köksüzlük demektir. Dinamik olmayan gelenekçilik günümüze taşınamaz. Gelenekle ilişki de taklidi değil tahkiki düzeyde olmalıdır. Ancak o takdirde dünün yanlışlarını en aza indirebiliriz. Keza Müslümanın günümüzle ilişkisi de böyle olmak zorundadır. Buti ise biraz statik gelenekçi anlayışı temsil etmektedir. Hem gelenekçilerin hem de selefilerin statikçileri bu yüzden Esat ailesi gibi hanedanlara omuz ve destek verebilmektedir. Rahmetli olan Elbani’nin şaz fetvalarından birisi siyasi alanla ilgili idi. Filistin’in daru’l harp olduğunu ileri sürüyor ve Filistinlilerin burasını boşaltması gerektiğini savunuyordu. Bu yönüyle Elbani kimi gelenekçi ve Ortodoks olarak anılan Haridim veya Hasidik Yahudi anlayışına benziyordu. Haridimlerin anlayışı Arafat veya Hamas’ın anlayışını desteklerken Elbani’nin anlayışı ise siyaseten Şaron’un ve benzerlerinin anlayışını da beslemektedir.
¥
Klasik selefi gruplar devrimleri taşkınlık olarak görmüş ve nitelendirmişlerdir. Meşhur Hasen, fitne hadislerini dile getirdikten sonra selefilerin referans isimlerinden Nasreddin Elbani’nin kendisini ziyaret eden Kaddafi’nin oğlu Sadi’ye nasihat ettiğini ve onun aracılığıyla babasına şu mesajı ilettiğini söylemiştir: “İslam ve ehlinin hukukuna riayet etsin ve bu hususta Allah’tan korksun.” Batılılar ve İsrailliler gibi kimi selefi internet siteleri de devrime destek veren Karadavi’ye verip veriştirmekte ve onun ‘sapıklıklarına ve küfürlerine’ temas etmektedir! İslami hareketler uzmanı Hasan Ebu Hüneyye ‘siyasal İslam’ın dışında bir tavır belirleyen selefiler ile iktidar sahiplerinin uyuştuklarını ve onlara vaaz vermek ve ulu’l emre itaati teşvik etmek için uydu kanalları tahsis ve temin ettiklerini ifade etmektedir. Bu bağlamda, Kaddafi’nin oğullarından Sadi’nin önce Nasreddin Elbani ve ardından da onun postuna oturan Ali Halebi’yi sık sık ziyaret ettiğini hatırlatmaktadır. Suud Müftüsü Al-i Şeyh ve Mısırlı selefilerden Mahmud el Mısri sokağa çıkanları ve halk hareketine katılanları aynen Buti gibi ‘ayak takımı’ olarak nitelendirmekten maada Hariciler olarak da vasıflandırmışlardır. Lakin farklı selefiler de var. Bunlardan ikisi; Hamid el Ali ve Hakim el Mutayri (El Matiri) ayaktaki gençliği ve halkı selamlamış ve gayretlerini kutlamış ve mesailerini tebrik etmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi