M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Şike Fetvası

Şike Fetvası

Bu da ahir zaman alameti zahir.
Daha geçenlerdeki yazımda Rasulüllah’a (a.s) atfen belirtmiştim:
“İş, ehil olmayanların eline geçerse, kıyameti bekleyin” diye.
Ehliyetsizin elinde, o işin kıyameti gelmiştir.
Bu işler arasında din, en mühim iştir.
İnsanın dünyasını da ilgilendirir, ahiretini de.
Eskiler boşuna dememişler:
“Yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder” diye.
Bilmeden konuşmak ne kötü bir şeydir!
Hem soranı yakar, hem cevap vereni!
Onun için bilmeyenler susmalı, bilenlere danışmalıdır.
Bilenlere sormak, bir Allah buyruğudur. (Nahl,43.)
Ayrıca, bilenlerle bilmeyenlerin bir olmayacağı da ayette vurgulanır.( Zümer,9.)
***
Sporda şike olmuş mu olmamış mı, o mahkemenin ortaya çıkaracağı bir şey!
Bizim meselemiz, iddiaya göre şikeye cevaz veren fetva ile ilgilidir.
Basına yansıdığı kadarıyla öğreniyoruz ki, İbrahim Akın şike parasını bir hocaya sormuş.
Güya o hoca da, “şike parasını alman caizdir” demiş!
İnanmak istemiyoruz ama ortada da böyle bir iddia duruyor!
Doğru da olmayabilir ama ya olduysa, böyle bir fetva verilebilir mi?
Verilirse bu fetvanın geçerliliği olur mu?
Önce şike nedir, buna bakalım.
Eskilerin danışıklı dövüş dedikleri kandırmaca müsabakanın adı.
Bilinen tarifiyle; “maddi ve manevi çıkar karşılığı maçın sonucunu değiştirme”ye şike deniyor.
Böyle bir şeyi makul görmenin, hakkaniyete uygun bulmanın, cevazına fetva vermenin meşruiyeti olabilir mi?
Buna caiz demek için “hoca” olmaya lüzum var mı?
Hırsızlık ne ise, bu da odur.
Hak yemek, adam kandırmak, yalan söylemek...bunların hepsi aynı kapıya çıkar.
Futbolcu İbrahim Akın’ın hocaya danışması, aslında takdir edilecek bir davranış.
Ama, bu işin ne olduğunu bildiği düşünülürse, fetva alsa bile sorumluluktan o da kurtulamaz!
Hak gaspına, yalana dolana, hırsızlığa, yolsuzluğa fetva istenir mi?
Sözüm ona hoca zannedilen bir cahil, buna fetva verdi diye ona uyulur mu hiç?
***
Sözü uzatmadan Rabbimizin bu konudaki bazı uyarılarını hatırlayalım.
Hatırlayalım ki, işin ciddiyetini kavrayıp ayağımızı kaydırmayalım.
İsra,36’da Allahımız buyurur ki:
“Bilmediğin şeyin ardına düşme, hakkında hüküm verme! Çünkü kulak, göz, kalp, bunların tümü işlediği şeyden sorumlu olacaktır”
Nahl,116 ve 117. ayetlerde de şöyle buyurur:
“Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak ‘Bu helaldir, bu haramdır’ demeyin, çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz Kuşkusuz Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa ermezler (Kazandıkları belki sadece) bir menfaattir Halbuki onlar için elem verici bir azap vardır”
Bu müthiş ayetler eğer bize bir şey anlatmıyorsa, çoktan kıyametimiz kopmuş demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi