Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Nasıl başa çıkabilirim?

Nasıl başa çıkabilirim?

30 yaşında şizofren teşhisi konmuş bir oğlum var. Rahatsızlığı on beş yaşında filan ortaya çıktı. O dönemden beri de ilaç kullanıyor ve şimdilik iyi. Ama zaman zaman rahatsızlık artıyor ve oğlum garip hayaller görüyor, çevresindeki insanlarla garip konuşmalar içine giriyor. Ben elli yaşındayım ve çocuklarım çok küçükken eşimden ayrıldım... Bir oğlum daha var, o gayet sağlıklı her konuda bana yardımcı oluyor. Kardeşim, ben çevrenin baskısından çok bunalıyorum. Oğluma deli damgası vurdular, mahallenin gençleri alay ediyor, onu küçümseyecek sözler söylüyorlar. Eve girip çıkarken bana dahi delinin annesi diye hitap ediyorlar. Söyler misiniz bu benim suçum mu? Allah böyle imtihan etmiş, bu çocuklar hiç aile terbiyesi almamışlar mı? Geçenlerde çok sinirlendim açtım ağzımı yumdum gözümü bana hakaret ettiler, "zaten sen de delisin" dediler. Oğlum bazen çok kötü oluyor ama genel olarak iyi, kendine yetiyor. Liseyi filan bitirdi bir süre markette çalıştı. Mahalledeki bu baskılar yüzünden işinden ayrıldı şimdi evde daha çok kitap okuyor... Evladım ben mahallenin bu tutumuna karşı nasıl davranabilirim? Bu konuda seninle konuşmak istiyorum. H.B.
Torba değil ki ağzını büzesin

İnsanın doğasında tahakküm kurma, karşısındakini küçümseyerek kendini yüceltme eğilimi var. Buna bağlı olarak her birimiz zaman zaman bu gibi olaylara maruz kalıp incinebiliriz. Bedensel, zihinsel ya da maddiyata bağlı bir yoksunluğunuz olduğunda eğer Allah'tan korkan biri değilse insanın bu patalojik eğilimi daha da ön plana çıkabiliyor ve bahsettiğiniz sorunlara neden olabiliyor.

Yaşadığınız sorunun temelinde kısmen de olsa, toplumsal önyargıların etkisi var. Bilindiği üzere bizim toplumumuzda, psikiyatriste gidenleri dahi akıl hastası olarak lanse ederler ve onu hayatın dışına itmek isterler. Damgalama yani sigmatizasyon her toplumda görülen bir durumdur ve insanlar damgalanmaktan korktukları için çoğu zaman, gittikleri doktoru söylemezler bu türden rahatsızlığı olan çocuklarını saklarlar ve yalnızlığa çekilirler. İfadenizden anladığıma göre, çocuğunuzun kronik bir rahatsızlığının olması insanların bu şekilde bir damgalama davranışlarına neden oluyor ve bu sizi rahatsız ediyor. Burada yapabileceğiniz en etkin şey, karşı taraftan gelen negatif yorumlardan etkilenmemeyi öğrenmenizdir. Bunun için, öncelikle çocuğun rahatsızlığını kabullenmiş olmanız gerekir. Midemizde, gözümüzde bir rahatsızlığımız olabileceği gibi, bu türden psikomatik bir rahatsızlığımız da olabilir. Bundan siz suçlu da değilsiniz. Allah sizi bu şekilde imtihan etmeyi diledi ve siz de bu imtihana sabır göstermeye çalışıyorsunuz. O halde karşı taraftan gelen olumsuz tepkilere, yorumlara, uydurulmuş hurafelere karşı duruşunuz dik olmalı. Karşı taraf sizin bu tür söylemlerden etkilenmediğinizi görünce tavrını değiştirecektir... Allah'tan gelenler bizim için imtihandır bunda utanılacak bir şey de yoktur... Yadırganacak bir şey varsa o da kulun kendi işlediği cürümler, elleriyle ektiği kötülüklerdir...
Geçmişe dönüyorum

Şu anda 40 yaşındayım. Yirmi yaşına kadar çok acılar çektim. Bu dönemden sonra iyi bir evlilik yaptım ve sosyal faaliyetlerle ilgilenmeye başladım. İki yıl önce eşimi kaybettim ve şimdi iki çocuğumla birlikte yaşıyorum. Benim sorunum geçmişin içinden çıkamıyor olmam. Küçük bir şeyde geçmişe dönüyor ve o günlerde yaşadığım acıları yeniden yaşıyorum. Mesela yolda hasta birini görsem, hastalandığım günleri, yoksul görsem yaşadığım yoksulluk günlerimi hatırlıyorum. Ama bu sıradan bir hatırlama değil yeniden o döneme dönüyor ve ağlıyorum. Şu anda tek sıkıntım eşimi özlüyor olmam. Ama ne yapalım ömrü bu kadarmış. Çocuklarım üniversitede okuyorlar ve onlarla ilişkilerim de iyi. Fakat eşimin ölümünden sonra biraz yalnızlık çekiyorum. Çocuklarla ne kadar iyi anlaşsam da onlar bu dönemin insanları beni pek anlayamıyorlar. O yüzden evde ahşap boyama yapıyorum, kitap okuyorum böylece kendimi oyalamaya çalışıyorum. Sizden mektubuma cevap yazmanızı rica ediyorum. Ve geçmişin içinden nasıl çıkabileceğim konusunda yol göstermenizi bekliyorum. R.M.
Hayat bir etkileşimdir

Hayatımız yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz olayların etkileşimiyle devam eder. Bu etkileşimin bir ayağı dış dünyaya diğer ayağı ise iç dünyaya bakar. Çocukluk yıllarımızdan bu yana yaşadığımız, gördüğümüz, düşündüğümüz hissettiğimiz her şey bilinçaltında kayda alınır ve burada geniş bir dünya yer alır. İç dünya bizim hayata bakış açımızla, olayları algılama ve değerlendirmelerimizle, yaşadıklarımızla sürekli dalgalanır. Bunun için, daha önceden yaşadığımız yaslar, travmalar vaktinde onarılmamışsa küçük bir şeyde geriye dönüşlerimiz başlayabilir...

İfadelerinizden anladığıma göre, geçmişte yaşadığınız travmalara sık sık geri dönüyor ve geçmişin içinden çıkamıyorsunuz. Yaşadığımız travmalar için doğru kanaldan destek alıp, iyileştirmemiz ve yaşadığımız durumu kabullenmemiz gerekir. Aksi takdirde bunun yansımalarını hayatımızın ileriki dönemlerinde sık sık yaşarız. Travmaların nedeni ne olursa olsun kişi bu durumdan ya kaçmak, uzak kalmak ister ya da sürekli aynı şeyi yaşayarak olayın içinde çıkamaz duruma gelir. Bu durumdan kurtulmanız için, bir psikiyatristten yardım alabilirsiniz. Ayrıca eşinizi kaybetmişsiniz ve bu dönem yasınızı da tam olarak atlatamamışsınız. Tedavi bu durumu atlatmanız açısından da iyi gelecektir... Bu süreçte tedaviyle birlikte daha önceden yaptığınız gibi, sosyal faaliyetlerde bulunabilir, sosyal gruplara katılabilir kendiniz de çaba sarf ederek kendinize yardım ve destek sağlayabilirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi