M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Kadere suç bulmak

Kadere suç bulmak

Başımıza bir olay geldiği zaman, sığınacak mazeretimiz hazır:
“Kader böyleymiş, ne edelim!” der, geçeriz.
Kendi yapıp ettiklerimizi hiç hesaba katmayız.
“Kader” dediğimiz şey, sanki bizim eylemimizle hiç ilgisi yokmuş gibi davranırız.
“Kader”in kendi amellerimizle şekillendiğini düşünmeyiz.
Aslında amellerimizin tümü; biz görmesek de, devamlı tarassut ve kayıt altındadırlar.
İnancımız, bunun melekler tarafından yerine getirildiğidir.
Meleklerin bir görevi de, insanların iyi ve kötü hareketlerini kaydetmeleridir.
“Kiramen Katibin” denilen değerli/kaliteli yazıcı meleklerdir bunlar..
Bu isimlerini de şu ayetten almışlardır:
“Bilin ki, yaptıklarınızı kaydeden birileri var üzerinizde. Ne yaparsanız onu fark edip kaydeden değerli/kaliteli yazıcı melekler var.” (82/İnfitar,10-12)
Başka bir ayette de şöyle denir:
“Öyle ki, insan iyi ve kötü namına (sağdan soldan) her ne söylerse söylesin, hemen yanında onu gözetleyip söylediği her şeyi kayda geçiren iki melek bulunur.” (50/Kaf,17-18.)
***
Şimdi böyle bir denetim ve gözetim altında, kimden ne saklanabilir ki!.
İstediğiniz kadar tedbir alın, özel korumalar tutun, ekipler kurun, yıkılmaz saltanat ve imparatorluklar inşa edin, sonucu değiştiremezsiniz.
Her şeyi bilen, gözetleyen, hesaba çekecek olanın karşısında, korumasızsınız!
Şu ayete bakınız:
“İçinizden birinin düşüncesini gizlemesi ya da açıklaması hiçbir şeyi değiştirmez. Yine, geceleyin köşe bucak gizlenip de gündüzün ortaya çıkan bir kimse, önünden ve ardından takip eden koruma korteji var da, kendisini Allah’ın gazabından korur (diye düşünüyorsa, Allah onu da bilir).” (13/Ra’d,10-11)
Bu ayetteki “koruma” ibaresi, insanın hareketlerine göz kulak olması şeklinde de anlaşılabilir.
Melekler manevi varlıklar olduklarından, onların kayıt şekilleri, insanın kayıtlarından elbet farklıdır.
Aslında onların kayıtları, bir hareketin verdiği sonuçtur.
Bir hareket, bir eylem varsa, kayıt da vardır.
Ve bu kayıtlar, insanın kaderini oluştururlar.
Şu ayet bu anlayışı teyit eder:
“Öte yandan Biz, her insan için yaptıklarından sorumlu tutulacağı bir kader belirlemişizdir (Her insanın kuşunu/amelini boynuna doladık); Nitekim Kıyamet günü yaptığı her şeyi açık açık yazılmış bulacağı bir kayıt defterini önüne koyacağız.” (17/İsra,13)
***
Bir insanın amelinin boynuna dolanması, onun hareketlerinin doğurduğu sonuçlardır ki, bunları silip yok etmek insanın elinde değildir.
Diğer bir ifadeyle bu son ayet, her insanın kaderinin kendi çabasına bağlı kılındığını anlatmaktadır.
Neticede, insanın bütün hareketleri, amelleri, eylemleri; ahiret gününde inkar edilemez bir biçimde açık ve net delillerle önüne konacaktır.
İnsan, yapmadığı şeyden sorumlu tutulamaz.
Demek ki, meleklerin kayıt altına aldıkları şeyler, aslında bizim yapıp ettiklerimiz yani kendi kendimize boynumuza doladığımız şeylerdir.
Ayetteki; “her insanın kuşunu boynuna doladık” lafzı bunu anlatır.
Cahiliye dönemi Arapları arasında, kuşları uçurarak fal bakmak yaygın bir gelenekti.
Bizzat bu işlerle ilgilenen kişiler vardı.
Bunlar, herhangi bir işin kendileri için iyi mi kötü mü olacağını anlamak amacıyla kuşları uçururlardı.
Kuşlar soldan sağa doğru uçarsa iyi, sağdan sola doğru uçarsa kötü olacağına inanılırdı.
Arap kültüründe kuş ile kader arasında kurulan bu ilişki, işte böyle bir arka plana sahipti.
***
Bizim toplumumuzda da benzer bir anlayışın var olduğunu söylemek, bazılarını şaşırtabilir.
Mesela, Milli Piyangonun “güvercin” ile sembolize edilmesi, halk arasında “devlet kuşu” ile ilgili tasavvur, havadaki bir kuşun insan üzerine pislemesi, bütün bunlar; şans, kader, kısmet, talih nitelemeleriyle cahiliye geleneğinin tezahüründen başka bir şey değildir.
Şimdi, tekrar “kader” anlayışına dönelim.
İnsanın başına gelenlerle ilgili olarak ne kader kabahatlidir, ne bunları yazan melekler, ne de suç delilleri!
Kabahatli olan; insanın ta kendisidir.
İnsan, yapıp ettikleri ve kendi boynuna doladığı şeylerin hesabını da yine kendisi vermek durumundadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi