Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Terör, Clinton'ın ziyareti ve Saadet Kongresi

Terör, Clinton'ın ziyareti ve Saadet Kongresi

Şehit cenazelerinin defnedildiği, Türkiye'nin kan ağladığı bir günde ABD Dışişleri Bakanı Clinton ülkemize geldi. Bu ziyaret bazı kesimlerde terör konusunda ABD'nin Türkiye'ye destek verdiği şeklinde yorumlandı ya da böyle takdim edildi. Böyle takdim edenlere göre Clinton PKK'yı kınamış BDP'ye ince mesaj göndermiş... Bu ince mesajın ne olduğu ise belli değil sadece Clinton'un şu sözleri "Hükümetin demokratik açılımını destekliyoruz. Türkler üzerine yönelik herhangi bir şiddet olayını şiddetle kınıyoruz. Kürtler, kendileri için önemli olan Kürt kimliğini muhafaza etmek isteyebilirler. Buradaki çizginin şiddet ve terörizm noktasında çizilmesi lazım" dikkat çekicidir.

Bu sözler üzerinde biraz düşünüldüğünde Clinton'un Türkiye'ye mi yoksa ayrılıkçı terör örgütüne mi destek veriyor sorusunun karşılığı insanı rahatsız ediyor. Bir defa belirleyici bir konumda konuşur bir üslup var. Şehit cenazelerinin kalktığı bir günde yapılan açıklamada Kürt kimliğinin korunmasının öne çıkartılması bize göre terörün arkasında ABD'nin bulunduğu gerçeğini gizlemeye bile ihtiyaç duymadıklarını gösteriyor. Kürtlerin kimliğini muhafaza etmek isteyebilecekleri şeklindeki ifade bile bu konuda ABD'nin kendisini söz sahibi olarak görmesi anlamına gelmez mi? Kaldı ki Kürtlerin kimliğini korumasına karşı çıkan da yok. Bugün yaşananlar Kürt kimliğinin korunması ile ilgili değil, terörle ilgili. Bunu Clinton bilmez mi?

Her ne ise ABD'ye ayarlı bir dış politika ile ülkemizin başının beladan kurtulmayacağı gerçeğinin altını çizip yine Clinton'la ilgili bir başka açıklamaya geçmek istiyorum. Clinton Fener Rum Ortodoks Patriği'ni ziyaret ettikten sonra Davutoğlu ile düzenledikleri basın toplantısında, "Ruhban Okulu'nu açmak, Türkiye'nin liderliğini vurgular" buyurmuş... Türkiye'nin liderliğinin Ruhban Okulu'nun açılması ile ne ilgisi olabilirse!.. Türkiye'nin liderliğini kim neye göre belirliyor? Bu konuda son sözü ABD mi söylüyor? Ruhban Okulu'nun açılıp açılmaması Türkiye'nin iç meselesi değil mi?

Lafı uzatmanın anlamı yok. Türkiye olarak önemli bir dönemden geçiyoruz ve sıkıntılarla boğuşuyoruz. Bu sıkıntılarımızın kaynağını da Türkiye'ye dost görünenler oluşturuyor. Önce terör belasını Türkiye'nin başına musallat ediyorlar ondan sonra da bir takım telkinlerde bulunuyorlar. Hatta bazen tavırları telkin boyutlarını aşarak dayatmaya varıyor.

Böyle bir günde Saadet Partisi Ankara'da Büyük Kongresini yaptı. Türkiye'nin yaşadığı sıkıntılardan ve çektiği acılardan kurtuluşunun reçetesini yıllardan beri millete sunan Milli Görüş'ün son Partisi Saadet'in bu kongresi ülkemiz açısından bir ümit kaynağıdır. Milli Görüş'ün yeni atılımının ve ülkenin sorunlarına çözüm üreten son hamlesinin başladığı bir gündür bu kongre.

Çünkü, yıllar önceden terörün arkasındaki güçleri tespit etmiş, tespit etmekle kalmamış millete göstermiş olan Milli Görüş Lideri Erbakan Hoca'nın dava arkadaşları aynı inanç ve azimle yollarına devam etmek için dün heyecan tazelediler.

Bu heyecana ülkemizin ihtiyacı vardı. Çünkü Saadet Partisi var olan partilerden birisi değil bir ihtiyaçtır. Bugün geriye dönüp bakıldığında gerek dış politikada gerek ekonomide Erbakan Hoca yıllar önce ne söylemişse, hangi sorunları millete göstermiş ise bugün herkes onların doğruluğunu görüyor.

Yıllar önce Çekiç Güç'ün ülkemiz aleyhine çalıştığını, terörü desteklediğini, Irak'ı parçalamak için adımlar attığını milletimize ısrarla göstermeye çalışmıştı. Bugün gelinen noktada görüyoruz ki ABD teröre hem ülkemiz üzerinde baskı oluşturmak hem de Irak'ı istediği gibi bölmek ve parçalamak için destek vermektedir. Zaman zaman edilen 'terörün karşısındayız' şeklindeki sözler Türkiye'yi kandırma ve oyalamaya yöneliktir. Çünkü, ülkemizin vatandaşlarının kimliklerinin korunması ABD'nin değil Türkiye'nin işidir. Bu ülkede insanların kimliklerinin korunması hususunda sorun sadece Kürtlerle ilgili değildir. Bunu ABD'de bilmektedir. Müslümanlar yıllardan beri kimliklerini yaşamak konusunda baskı görmüş ve bu baskıya ADB destek vermiştir. 1980 darbesinin arkasında ABD'nin olduğu ve darbenin arkasından hazırlanan anayasa ile Müslümanların Müslümanca yaşamasına engeller getirildiği hatırlanacak olursa ABD'yi aslında bir takım ülkelerdeki bazı grupların kimliklerine sahip çıkmaları fazla ilgilendirmez. Sadece işlerine yaradığı sürece bazı gruplara arada bir destek verirler. İşleri bittiği anda da ipini çekiverirler. Bunun en son örneği Arap Baharı adı verilen hareketler sırasındada yaşandı.

Kısacası olaylara sadece ülkemiz ve insanımız açısından bakan, İslam Dünyası'nın birlik oluşturmasını hedefleyen Milli Görüş hareketinin son partisi Saadet Kongresi büyük bir öneme sahiptir. Kongrenin böyle bir güne denk gelmesi işin önemini daha da artırıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi