Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

İman esasları bir bütündür

İman esasları bir bütündür

Altı iman şartı bir bütündür. Bakara Sûresi’nin 285’inci âyetine göre, tamamına iman etmek gerekir. Birisini inkâr, tamamını inkâr anlamını taşır. Çünkü bunlar birbirini gerektirirler.
Evet, Tevhid, yani Allah’ın birliğine iman etmek, bütün iman esaslarını ihtiva ettiği gibi, meselâ meleklere iman da diğer iman esaslarına inanmayı icap ettirir. Zira melekleri inkâr eden, iman esaslarını sıralayan mezkûr âyetteki diğer şartları da inkâr etmiş sayılır. Meleklere iman, Allah’a, vahye, peygamberlere, kitaplara inanmayı gerektirir. Peygamber ve kitaplar da, kadere ve ahirete imanı lüzumlu kılar. Dolayısıyla, imanın bütün olabilmesi için, tamamına inanmak gerekmektedir.

Bir odayı düşününüz... Odanın oda olabilmesinin şartlarından birisi de, penceredir. Eğer pencere yoksa, o oda değil, depo olur! Keza bir vasıtanın işleyebilmesi için motor, elektrik aksamı, yakıt deposu, direksiyon ve sair temel cihazların bulunması gerekir. Birisinin eksikliği, onu vasıta olmaktan çıkarır, bir hurda yığını hâline getirir...
* Allah’a iman, diğer iman şartlarını da içinde barındırır. Çünkü sonsuz kuvvet, ilim, irade ve hikmet sahibi Yaratıcı varsa, bu sıfatların gereği olarak çeşitli san'at harikaları “insan, melek, hayvan, bitki, unsur vs.” gibi varlıklar olmalı. Bunları müthiş bir plan ve program çerçevesinde yaratmıştır.
Allah’a inanmayan birisi için bindiği otobüsün şoförü, uçağın pilotu, trenin makinisti yoktur! Her şey rastgele ve tesadüfen yoluna devam ediyor! Bu, mantıklı olmadığı gibi, müthiş bir sıkıntı ve azaptır.
İman, insana başıboş bir varlık olmadığını hatırlatarak onu Kâinatın Yaratıcısının vazifeli bir memuru hâline getirdiği gibi, geçmiş ve gelecekle ilgi kurmasını sağlar.
* Melek ve cinlerin varlığını aklî-mantıkî, ilmî ve kalbî olarak araştırıp özümsemeyen, kabul etmeyen insan, bu boşluğu UFO, uzaylı, gulyabani gibi hayalî ve vehmî varlıklarla doldurmak ister.
İnanmayan kişi, her şeyin başıboş, tesadüfen meydana geldiğini sanır ve tarifi imkânsız korkular anaforunda yuvarlanır. Meleklere imanın verdiği güç, enerji, moralden mahrum kalır.
* Kitaplara ve peygamberlere inanmayan birisi, felsefecileri, modacıları, aktör ve artistleri kendisine model şahsiyet seçer; onların oyuncağı ve maskarası olur.
* Kadere inanmayan kişi, ruhsal varlıkların planlamalarından söz eder. Kimi zaman da bunlara “bilimsel gerçek” gibi inanır. Sonuç ise, evham ve vesvesenin bulutlarına sarılıp bir sürü şüphe ve hastalığın pençesinde kıvranmaktır.
* Yeniden dirilişe inanmayan, tenasüh/reenkarnasyon, yani “başka varlık olarak da olsa tekrar doğuş” gibi bir safsataya sarılır. Ve böylece öteki âlemlerle ilgili bir sürü efsane, aslı astarı olmayan hikâye üretilir. Çevresindeki nazik ve nazenin kelebeklerin, çiçeklerin ve en nihayet insanların ve akrabalarının ölümlerini “ebediyen yokluk” gibi görürse, sıranın ne zaman kendisine, çevresindekilere geleceğini düşünmeye başlar. Bu, hayatını zehire çevirir…1

Dipnot: 1- Şuâlar, s. 18.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi