Prof. Dr. Şaban Şimşek

Prof. Dr. Şaban Şimşek

Milletvekili yemini, Amerikan polisi yemini... (1)

Milletvekili yemini, Amerikan polisi yemini... (1)

...Evet, bu “yemin” konusu geçtiğimiz haftalarda çok yazıldı, çizildi. BDP’liler henüz yemin etmediği için (onların da ne halt edeceği belli değil ya!) önümüzdeki aylarda da konuşulmaya devam edecek sanırım. Dahası, iki yıl sonra yapılacak yerel seçimlerin kampanyasında, AK Parti tarafından bolca kullanılacağını söylemek de mümkün şimdiden.
Aslında, günlük yaşantımızda, her an, hemen her yerde, bir yemin cümlesi ya da onun yerini tutabilecek birtakım kelimeler sarf erderiz. Düşünmeden, o andaki ihtiyaca binaen(!) dilimizden dökülüverirler: Vallahi, Billahi, Kur’an üzerine yemin ederim ki, Allah çarpsın, ekmek çarpsın...
Kullanılan kelime ya da cümleler, İslama yakınlık derecesine, etnik ve mezhepsel özelliklere, coğrafik bölgelere göre değişir. Mesela; takva bir insan kolay kolay “Allah çarpsın” demez, Karadeniz bölgesinde “Ekmek çarpsın” ifadesi hiç kullanılmaz, bazı yörelerde ise “dinime, imanıma” gibi bir tümce dillerde dolaşır...
Bütün bunların ortak yanları; kısa, özlü, anlaşılabilir ve kolayca telaffuz edilebilir olmalarıdır. Ama yeminlerden, öyle “uzun, karmaşık, anlaşılmaz ve resmi” olan bir tanesi vardır ki, belki de dünya üzerinde başka bir benzeri yoktur: Milletvekili andımız.
“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim.”
Bu metin (aslında sadece bir tek cümle!) aynı zamanda Anayasamızın 81. maddesi. Maddenin girişinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde ant içerler” hükmü de yer alıyor. Yani bu cümleyi okumayan milletvekili, seçilmiş olmasına rağmen görevine başlayamıyor.
Evet, durum bu kadar ciddi ve çetrefil olunca bu “yemin” konusuna bir bakalım dedik: Yemin nedir, her durumda şart mıdır, uluorta edilmeli midir, bağlayıcılığı ne kadardır, garantisi-garantörü var mıdır, Milletvekili Yemini’nden başka ilginç yeminler de mevcut mudur?..
Asırlardır yalnızım pişmanım alın yazım
Bir öfkeye mahkum ettik herşeyi
Bir yemin ettim ki dönemem
Hüzün tünellerinde soldum kederlerinde
Cehennemde yansın bu dili
Bir yemin ettim ki dönemem
Belki başkaları da söylüyordur ama galiba Kayahan’ın şarkısı bu. Öfkeyle bir yanlış yaparak yemin ettiğini, sonrasında bin pişman olduğunu ama (engelleyici bir kuvvetin etkisiyle) artık geri dönemediğini anlatıyor, edebi bir dille.
Kayahan’ın bu yemini nasıl, hangi atmosferde, ne tür bir ritüelle, hangi cümleleri kullanarak yaptığını bilmiyoruz ama onun için bağlayıcı olduğu muhakkak. Belli ki inanarak söylemiş ve söylediklerini de içselleştirmiş. Bu sebeple, sorumluluk duyduğu merciye-değere karşı ettiği yeminden, verdiği sözden geri dönemiyor. Yani işin içinde bir kutsallık var ve manevi bir el onu tutuyor... Belki benlik duygusuyla da alakalı olabilir bu tabii; gururuna yedirememiştir. Ama öyle de olsa pişmanlığını ifade ederken bile “Cehennemde yansın bu dilim” diyor; yani yine bir kutsalla ifade ediyor bunu.
Oysa Milletvekili andına baktığımızda, kişiyi bağlayıcı, manevi değer ifade edecek herhangi bir kelime, kutsalı anımsatacak bir ritüel göremiyoruz. Mesela seçilmiş vekil ettiği yeminde, Atatürk ilkelerinden, demokrasiye-Cumhuriyete bağlılıktan filan söz ederken (metinde vekilin huzur ve refahı ne yapacağı zaten anlaşılmıyor!) dayanağının namusu ve şerefi olduğunu söylüyor ve bunlarla verdiği sözü garanti ediyor!?
Şimdi bu durumda, şu ya da bu şekilde bir bağlayıcılığı olması, kişiyi yükümlü kılması için “namus” ve “şeref” kelimelerinin ne anlama geldiğine bir bakmak gerekiyor. Sözlükler “namus” için “Bir toplum içinde ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık, dürüstlük, doğruluk” ifadesini kullanıyor. Ancak, İstanbul, Adana, Şanlıurfa ve Batman gibi illerde yapılan bir araştırmada bu kavramın sadece “kadın, kadın bedeni, kadın cinselliği ve bunun kontrol edilmesi” şeklinde algılandığı ortaya konmuştur. “Şeref” ise; “Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, erdem, gözüpeklik ve yetenekle kazanılmış iyi şöhret” olarak tanımlanıyor.
Sonuç olarak burada, içilen yeminin kişiyi sorumlu kıldığı nokta, yani mükellefiyet; her toplumun anlayışına göre değişebilen, insanların birbirlerine karşı besledikleri duygu-düşünce ve bunların sonucunda oluşan değerlere dayanıyor. Yani yemin eden kişi diyor ki: şunları, şunları koruyacağıma, doğruluğum, dürüstlüğüm, erdemim, bana gösterdiğiniz saygı ve yeteneklerimle kazandığım şöhretim üzerine söz veriyorum!
Hakikaten akıl alacak gibi değil. Kendisi önce bizatihi “doğru, dürüst, saygın, şöhretli, erdemli” bir insan olduğunu kabul ve ilan ediyor ve sonra da bu değerleri üzerine yemin ederek inanmamızı istiyor!? Tutulmadığında kime hesap verilecek ya da kim hesap soracak belli değil! Eskiler bu durumlar için “Kerameti kendinden menkul” diye bir tabir kullanırlardı! Şimdilerde; “Kendin pişir kendin ye” diyorlar.
Peki, millet gerçekten yiyor mu bu yeminleri? Sanmıyorum. Böyle bir yeminin anlamı, hiçbir bağlayıcılığı olmadığını biliyor herkes çünkü. “Nereden?” diye soracak olursanız; yeminlerden sonra yaşananlardan elbette.
Üstelik bazıları diyor ki “Ben gerçek yemin etmedim, sadece kâğıtta yazılanları okudum”! Şimdi buna ne diyelim? Dahası üzerinde sadakatla bağlı kalacaklarına yemin ettikleri Anayasayı değiştirmeye de çalışıyor vekiller!? Daha da garip olanı, bunu biz de istiyoruz. Yani “ettiğin yemini boz” diyoruz, onlara!? Şerefini, namusunu, erdemini... çiz diyoruz!?? O zaman bu nasıl yemin oluyor?
Her şey ne kadar iğreti, ne kadar köklerinden kopmuş. Bu yemin işi yalnızca ağzımızdan lüzumsuz yere çıkan laflarla ya da “Milletvekili Yemini” ucubesiyle sınırlı değil. Haftaya kısmet olursa Türk polisinin, Türk Jandarmasının ve Amerikan polisinin ettiği yeminden örnekler vereceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Şaban Şimşek Arşivi