Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Şakayla karışık faşizm

Şakayla karışık faşizm

Hayrettin Karaman hocanın, “mahut ve mezkur” yazısını okumamıştım.

Hakkında geyik çevirilince açıp baktım...

Hoca, uzmanlığı ve edindiği bilgiler çerçevesinde, toplumun “ötekisi” ilan edilen “bazı farklılıklarla” ilgili düşüncelerini dile getiriyordu ve muhtemeldir ki tartışılmayı hedefliyordu.

Öyle de oldu.

İlk taşı, sağa sola pislik atmakla maruf küfürbaz arkadaş attı.

İlginçtir, yazısı “had çerçevesindeydi” ve kırıp dökmeden itirazlarını dile getiriyordu.

İlahiyatçı değilim.

İmam Hatip görmedim.

Medrese canibine yolum düşmedi ve dolayısıyla mektep meşrep kaçkını da olmadım.

Din yorumu yapabilecek, hele teolojik konularda laf kesecek durumda değilim.

Evet, öyle de söylenebilir: “Bir arada yaşama” meselesine farklı (daha doğrusu “bildik”) bir bakış açısı getiren hoca, referanslarını “uzmanlığından” alsa da, sonuçta kendi düşüncelerini dile getiriyordu ve bu “biricik din doğrusu” sayılmaz. Sayılmaması gerekir.

Hoca görüşünü yazdı.

Bu durumda, eşit temsilden itirazların (varsa katkıların) gelmesi beklenirdi.

Eşit temsilden olmasa da, itirazlar geldi.

Meslektaşlarımız konuyu ele aldılar muhtemeldir ki, işin içinde mevzun bir “mahalle baskısı” arayarak (“Eyvah, muhafazakârlaşıyoruz” muhabbeti) tartışmaya kalkıştılar.

Hadi küfürbaz arkadaşın makul ve “paylaşılabilir” görüşlerini iyi niyet çerçevesinde yapılmış bir yorum sayalım. İyi niyet sınırlarını ihlal etmek için kendini zorlasa da, iyi niyet çerçevesinde kalmayı başarabilmiş. İlginç...

Böyle netameli mevzular olur da, hangi din ve inanç bilgisiyle kesiştiğini bilmediğimiz Ertuğrul Özkök geri kalır mı?

Dinle “görülebilir” tek ilişkisi “turistik Umre ziyareti” yapmak olan Özkök, Hayrettin Karaman hocanın “tartışmalı” görüşlerine karşı, “getto” önerisini getiriyordu.

Şakayla karışık, “öteki” ilan edilen insanlarla bir arada yaşamak istemeyen “İnançlı Müslümanların” getto kurmalarını, kendilerini toplumdan tecrit etmelerini söylüyordu.

Saçma...

Hadi insanların saçmalama hakkı vardır ve bu hakkı sık sık kullanan Özkök’ü tolere edelim...

Peki, kendisini “ulusalcı” ilan eden ve üstelik referanslarını Kemal Tahir’den aldığını söyleyerek ağır bir “bühtanda” bulunan ve de “Sen hangi tarih ve sosyoloji gerçekliğinden sesleniyorsun? Hayatında kaç adet Kemal Tahir romanı okudun?” sorularına yol açan Tuna Kiremitçi’ye ne demeli?

Kendi suçunu kendisi itiraf etsin: “Hayrettin Karaman’ın Ahmet’in (Coşkun’un yani) deyimiyle ‘süper tehlikeli’ teklifine karşılık bir teklif de bendenizden: / ‘Özel bölge’ olarak Gülhane Parkı ayarlansın. / Bir vakitler hayvanat bahçesi olarak hizmet veren Gülhane, bu yeni görevini de yadırgamayacaktır. / Karaman gibi yaşamayanlar burada fanuslara kapatılabilir, üstüne de ‘fındık-fıstık atmayınız’ yazısı yapıştırılır. / Hatta kapıda bilet keseriz. / Bundan iyisi, Auschwitz’de kayısı.”

Bu da, “şakayla karışık faşizm...”

Daha doğrusu, şakayla karışık faşizme Kiremitçi katkısı...

Bu alıntıdan sonra “yorum” yapmam beklenir.

Bir tek şey söyleyeceğim:

Kendisini “farklı” görenler ve toplumun bilumum “ötekileri”; bırakın Hayrettin Karaman hocayla uğraşmayı da, önce sizi “maymun” eden Tuna Kiremitçi’yle ödeşin...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi