Faruk Çakır

Faruk Çakır

Krize doğru teşhis

Krize doğru teşhis

Dünyadaki her ülkeyi etkileyen büyük kriz, yeniden alevlenme istidadı gösterdi. Tarihinde ilk defa olarak 'süper güç' ABD'nin kredi notunun düşürülmesi belki de ABD'den ziyade başka ülkeleri etkiledi. Haliyle her kriz döneminde olduğu gibi şimdi de krizin sebepleri ve çareleri konuşuluyor.

Prensip olarak bütün krizlerin 'yaratılış kanunlarına' uyulmamasından kaynaklandığını düşünüyor, imkân ölçüsünde bunları ifade etmeye çalışıyoruz. Çoğu zaman bu değerlendirmeler, her şeyi madde ile ölçenlerden itiraz görüyor. ABD'nin notunun düşürülmesiyle patlak veren kriz tartışmalarını değerlendiren Jose Antonio Abreu isimli Venezüelalı müzik adamı ekonomist, 'müftü' gibi konuşmuş ve şöyle demiş: “Dünya ekonomisinde yaşanan krizler, insanların manevî değerlerden uzaklaşmasından kaynaklanıyor. (...) Kriz bugünkü sorunlardan kaynaklanmıyor. (...) Uygulamalar, bugünlere uzun zamandır zemin hazırlıyordu.” (Hürriyet, 10 Ağustos 2011)
Böyle bir tesbiti Türkiye'de çalışan 'meşhur' bir iktisatçı dile getirmiş olsa, yüz yerden itiraz gelirdi. Venezüelalı uzman dile getirince 'büyük gazete'lerde de yer buluyor.
Elbette Türkiye’de öğretim üyeliği yapan uzman iktisatçılar da benzer ve belki daha ileri tesbitleri de yapıyorlar. Ama yetmez. Bu tesbitleri dile getirenlerin sayısı artmalı. Hem iktisatçılar hem de ilahiyatçılar, insanları krize sürükleyen asıl sebebin maneviyattan uzaklaşmak olduğunu uygun lisan ile her fırsatta ifade etmeli. Bu gerçekleri dile getirmek için ülkelerin ve ülkemizin krize sürüklenmesini de beklememek lâzım...
Tabiî ki Venezüelalı uzmanın ‘manevî değerler’den kastı farklı olabilir. Ama biz, İslâmın insanlara sunduğu ahlâk ve fazilet anlayışı çerçevesindeki bir maneviyatın krizlere çare olabileceğini ifade edebiliriz. Aslında buna ‘krizlere çare’ değil, ‘krizlerin baştan önlenmesi’ de diyebiliriz. Çünkü iktisatla yaşayan, israf tuzağına düşmeyen bir sistem en başta krizlere sürüklenmez ki ‘krizden çıkış yolu’ arasın. Zaten inancımızın sunduğu çarelerin, diğer çarelerden önemli bir farkı da bu değil mi? Başka sistemler suçluyu, suç işledikten sonra yakalayıp terbiye etmeye çalışır, fıtrat dini olan İslâm ise insanları en başta suçtan uzak tutar.
Geçmiş krizlerin de, patlaması mümkün yeni krizlerin de temelinde israf var, iktisatsızlık var, kazanmadığını harcamak var. Fert ve ülke olarak iktisatlı, israfsız ve kanaate dayanan bir anlayışla yaşasak, o zaman krizlere yakalanmayız, yakalansak da aşması daha kolay olur.
Krizlerin temelinde manevî değerlerden uzaklaşma olduğu gerçeği her fırsatta dile getirilmeli. Elbette sadece dile getirmek de yetmez. Ne yapıp da manevî değerlere sahip çıkabileceğimiz en başta eğitim sistemiyle çocuklarımıza ve gençlere anlatılmalı. Aksi halde bu tesbit güzel bir slogan olarak kalır ve anlamını kaybeder. Madem manevî değerlere bu derece muhtacız, o halde bu değerlere sahip gençler yetiştirmeliyiz. Belki bunu yapmak zordur, ama kalıcı çare bu noktadadır. Sloganları tercih edip de vakit ve zaman israfı yapmayalım.
Dünyanın başa çıkmaya çalıştığı yeni kriz ve bundan sonraki muhtemel krizlerin çaresi madem bu noktada düğümleniyor, idareciler de ikazları dikkate almalı.
Besbelli, ifsat şebekelerinin ‘manevî değerler’e karşı dört koldan savaş açması boşuna değilmiş...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi