Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

“Kara gündür gelir-geçer”

“Kara gündür gelir-geçer”

Gamlanmamak, kederlenmemek elde değil ki...
"Kara günün ömrü az olur" deyimi galiba aldatmacadır...
Uzadıkça uzuyor, pis, iğrenç kara günler. Bir yerde bittiği sanılınca bir verasetçisi çıkıp uzatıyor da uzatıyor...
Tarihe bakalım:
Bugün 27 Mayıs...
"Demokrasi demokrasi" diye höykürenlerin demokratik usüllerle seçip yönetime getirdiği ekibi bir gece ansızın silahlarla, sopalarla, cüppelerle, akıl cidarını çatlatacak yalanlarla, halkın elinden aldığı günün 48. yıldönümüdür...
İstanbul üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar ve şürekasının pis yalanlarıyla ajite olan silahlı ekip, güzel bir Mayıs ayı gününde ne çok umutları karartmışlardı...
Tarık Zafer Tunaya isimli Prof.'un emeği unutulur mu hiç?
Hele de bugünkü basının dedebabası basın ne iğrenç yalanlar kusmuşlardı...
Ahmak aldatmayı bayağı becerdiler o gün için...
Buldozerlerin kazdıkları çukurlara güya katledilen gençlerin cesetleri doldurulmuş, kimileri de kıyma makinelerinde kıyılarak hayvan yemi yapılmıştı...
Bu gibi hayvani yalanların tamamı delindi bilahere...
Amma medya denilen illet susmadı o günden beri.
öttürdüğü düdük aynı, aldattığı hödük aynı...
27 Mayıs askeri darbesi Türkiye için bir yüzkarasıydı...
Darbeciler yalancı demokrasinin yüzü kara maskarasıydı...
Fetvacı rektörleri, prof'ları herhalde hatırlayan vardır...
Hele hele meşhur düzmece mahkeme... Mahkemede görev yapan hukukçu zevat hiç unutulur mu?
Fetvacılar fetvacılar fetvacılar...
Yahu biz ne hukuk gördük, ne hukukçular gördük bu günlere gelene kadar...
Kötü başlamıştı demokrasi ve hukuk mücadelesi...
Vatandaşın bir kısmını "düşük/kuyruk" diye aşağılayan hırsızların arsızların arkasından yetişilmiyordu...
Türkülere bile hükmetmişlerdi...
"Olur mu böyle olur mu?
Kardeş kardeşi vurur mu?"
Ayrıyeten "Tuna nehri akmam diyor" gerekçeleri ve Bağdat kahramanlarından "Genç Osman" için yakılan türkü de pespaye ağızlara salya-sümük olmuştu...
Ne günlerdi be!..
Baharın son ayı Mayıs, hırs sahiplerini iyice hırçınlaştırmıştı...
Yassıada mahkemelerinin hukukiliği var mıydı sanki?
Olmasın... Her zaman hukuksuzluğa bir deli gömleği giydirecek hukukçu veya hukukçular çıkacaktır...
Olan oldu ve Başbakan ile iki Bakan darağacında can verdi...
Bugün dahi o meşum tarih dilimine mersiyeler yağdıran hukukçular var maalesef... "Darbe değil, devrim" diyebilen...
Askeri kanatta atılganlık görmeyince küplere binen, kalemli darbeciler, vazifeyi üzerlerine aldılar...
Dünyada ne kurban kesen bitecek, ne de kurban kesilen...
Dünya kamuoyuna bakıp yüzleri kızarması gerekenler hiç durmuyor, gece-gündüz dillidüdük gibi ötüyorlar...
Bürokratların siyaseti ele geçirme kavgası verdiği hususunda çok net ifadeler anlatılıyor...
Benim kuşağım 27 Mayıs darbesini pek iyi bilir...
Yeni versiyonunu hazırlayanlar çıkarsa onları da hemencecik tanır...
Değil mi ya? CHP müşahhas örnek işte.
Cemal Gürsel'in, Sıddık Sami Onar'ın, Salim Başol'un, ömer Altay Egesel'in yerini boş mu bırakacaklar?
Adamlar eşkiyalığa çıkmış üç zavallı gencin idamına ağıtlar yakar, amma devlet yönetenlerin tamamı ipe çekilse bayram ederler...
"Olur mu böyle olur mu?"
Maalesef oluyor...
Adamlarda kızaracak yüz yok... Resmen kösele...
Suçlu olan ise sen, ben, öteki... Yani ciddiyet isteyen, zalimlikten beslenmeyen, adalet sevdalıları...
Kara gün geçmiyor dostlarım!..
----------
çakal-tilki tetikte, kuşlar konmuyor dala
Zurna normal havaya dönmüyor çala çala
Arıcıyı kementle boğdu ya eşkiyalar
Bir anda mor sinekler üşüşüverdi bala...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi