Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Hoşgörü zırvaladı

Hoşgörü zırvaladı

Asrımızın hoşgörüsünü dine dayandırdıklarına göre gelin evvela bu din işini halledelim. Diğerlerine diyelim ki, “Biz dinci değil Müslümanız.”
Mesafeyi buradan açınca adeta haykırmak lazım:
“Kur’an ilmin temel esasıdır, başka bir deyişle Allah’ın(c.c) ilmidir.”
Yine diyelim ki:
“Dünyada yürürlükten kalkan veya beşeri aklın mahsulü olan birçok din var, Kemalizm gibi. Bizim inandığımız din onlardan değil, dolayısıyla siz hoşgörü ve de diyalog istiyorsanız onlarla yapın, İslam’a gelince Allah(c.c) indinde hak olan tek dindir...”
Son günlerdeki kepazeliği görüyorsunuz.
Bizimkiler “hoşgörü” adına oruçlarını sinagogda(Synagogue) açmada bir mahsur görmüyor. Veya ikide bir çağırıp hahamla, papazla oruç açıyorlar...
O zaman teravihleri de ya kilisede veya havrada kılsak!
Duaları birleştirsek!..
Yunus’un diliyle, “Yaratılanı hoş gör Yaratan’dan ötürü.”
Burasını anladık, canlıları Allah(c.c) yarattığı için hoş göreceğiz, ama yürürlüğüne Allah tarafından son verilen dinlerin neyini hoş görelim?
Allah(c.c)’ın “Kaldırdım” dediğini sen kalkıp hoş göreceksin, öyle mi?
Bu kadar çelişki olur mu?
Hadi insani ilişkileri anladık, yersin içersin, alışveriş yaparsın ama müsaade edin İslamiyet kendi kuralları içerisinde kalsın.
İftar sonrası dua yapılacak, e kimin duası olsun?
Papazın mı, hahamın mı, imamın mı?
Hoşgörü maydanozu kapsamında üçünü karıştırıp macun yapalım mı?!.
Bu tablolar göründüğü kadar masum değil, birileri İslam anlayışını din bazına çekerek Müslümanları asimile etmek peşinde.
Hani şu “Dinler Arası Diyalog” projesi vardı ya, ta kendisi.
Demek isteniyor ki o da din o da din...
Birçok genç din olayına bu havadan bakıyor, fark etmez diyebiliyorlar.
Aslına bakarsanız bu sinsi oyunun altında özellikle Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi yatıyor. Öyle ya, bu Esad denilen diktatör yeni değil.
Baas (Hizbul-Ba’ath) yılların partisi ve de İngiliz dış politikasının bir eseri.
Ne olmuş ne bitmiş ki durduk yerde Müslümanlar sıra ile yönetimlere karşı ayaklandılar? Bu ayaklanmanın bir zamanlaması olduğunu her seferinde söyledim.
Yine söylüyorum.
Şüphesiz dikta yönetimlere karşı “hak söz” söylemek Müslüman’a cihat kadar farzdır, ne var ki olaylar dış görünüşü bakımından öyle görünse de aslında öyle değildir.
Ayaklandıran dış güçler, ayaklanmayı kontrol eden yine onlar, yarın yeni bir yönetim kurulacaksa onların kollama ve kayırmasında olacaktır...
Gömlek değiştiriyorlar, eski gömlekler müzeye.
Bizdeki Ergenekon ekibini de aynı şartlarda düşünebilirsiniz.
Önce kullandılar, sonra da durduk yerde faka bastırdılar...
Olaylara Obama’nın Ortadoğu politikası açısından da bakabiliriz.
Bush döneminde önce Irak, sonra da Suriye işgal edilmeyecek miydi?
Irak işgali, görüyoruz ki iyi bir sonuç vermedi.
Afganistan keza ABD ile müttefikleri için bir bataklık.
Girdiler, çıkamıyorlar.
Suriye olayı işgallerle yeni bir boyut kazandı.
Deneyler sonucu doğrudan işgal değil de, dolaylı işgal, kendini kendine vurdurarak.
Bugünkü olaylar Bush projesinin devamı.
Türkiye bu denklemde aktif aktör olarak öne sürülüyor.
Aslında bizim başımızda PKK denilen bela var.
Elimizden geliyorsa önce bu belayı defetmemiz lazım.
Dış güçler bir yandan başımızdaki terörü desteklerken, diğer yandan Birleşmiş Milletler adı altıda Suriye’ye müdahalede bizi öne sürüyor.
Bu demektir ki itle dalaşmak yerine çalıyı dolaşıyorlar.
Sonuçta ortaya çıkacak tablo Ortadoğu Projesi(sömürü projesi)...
Kur’an’dan uzaklaştırılmış Ilımlı İslam!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi