M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

İtirazları Kime?

İtirazları Kime?

“Ne zaman ki, hakikatin apaçık kanıtları olan ayetlerimiz onlara okunsa, huzurumuza çıkacak yüzü olmayan o kimseler şöyle derler: ‘Git bize bundan başka bir hitap getir, ya da onda değişiklik yap!’”(Yunus,15)
Hz.Peygamber Efendimizin getirdiği hitaplar; Allah’ın ayetleridir.
İnkarcılar, bu hitaplardan hiç de memnun olmuyorlardı.
Çünkü bu hitaplar, onların hayatına karışıyor, yaşantılarını düzenliyor, nasıl davranmaları lazım geldiğini onlara tarif ediyordu.
Bu yüzden Rasûlullah’a karşı çıkıyormuş gibi görünüyorlardı ama esas karşı çıktıkları şey; Allah’ın mesajlarıydı.
Hoşlarına gitmeyen hitapları bırakıp, hoşlarına gidecek başka hitaplar getirmesini Hz.Muhammed aleyhisselamdan talep ediyorlardı.
Hatta daha da ileri giderek şunu söylemekten de çekinmediler:
“Bizim hoşumuza gidecek başka hitaplar getiremiyorsan, bari bu gelen hitaplarda değişiklik yap da işimize bakalım, dilediğimiz gibi yaşamaya devam edelim!..”
İşte bu tavır; nefse hizmetkârlığın, maddeye bağımlılığın, dünya putperestliğinin, arzu, heves ve şehevi isteklerin kölesi olmalarının bir sonucu idi.
Hiçbir peygamber, Allah adına kendiliğinden bir hitapta bulunmamış, din adına söyledikleri her şey Allah’ın vahyi çerçevesinde gerçekleşmiştir.
Peygamberler, ilahî vahyi değiştirmeye de yetkili değildirler.
Yukarıdaki ayetin devamında Hz.Peygamberin bu kefere takımına söylediği söz, bunu çok net bir şekilde açıklar:
“(Ey Peygamber! Onlara) Deki: ‘Onu kendime göre değiştirmem olacak şey değil! Ben yalnızca bana vahyedilene uyarım. Çünkü, ben Rabbime karşı gelecek olursam, korkunç bir günün azabından korkarım.’”
Allah’la, İslam’la, Müslümanlar’la problemi olanların itirazları, kendilerine hitap edenlerin şahsına değil, Kur’an’ın getirdiği mesajların özüne, içeriğine yöneliktir.
Bunların derdi, lâyüs’el bir hayat yaşamaktır.
Onların özgürlük anlayışı budur.
İyiyi ve kötüyü belirleme yetkisi daima kendilerinde olmalıdır.
Hayat tarzlarını kendileri seçmeli, dilediği biçimde ömür yaşamalı, hüküm yürütmelidirler!
Bu anlayışlarına hizmet eden fikir ve davranışlar, onların kabulüdür.
Onların bu hayat tarzları, fiziksel ve ruhsal olarak başkalarına zarar da verse herkes buna tahammül etmek zorundadır.
Onların lügatinde bunun adı hoşgörü’dür.
Taviz vermedikleri bu hayat tarzlarına uygun olmayan bir hitapla karşılaştıkları zaman, ayetteki gibi kabul etmezler.
Bize başka hitaplar, sözler getirin, derler.
Bunların, Allah’ın buyrukları, değişmez yasaları olduğunu söylemeniz halinde ise, inkarları tavan yapar:
“Bunları da değiştirin” derler!
İlahi hitaptan yüz çeviren insanlar, kendi uydurdukları yalanları Allah’a yakıştırmaktan da çekinmezler.
Kendi sığ düşüncelerinin, süfli arzularının, şehevi isteklerinin, dünyalık heveslerinin peşinde koşarlarken, Yaratıcı varlık olarak Allah’ın koyduğu ölçülere katiyen riayet etmezler.
Üstelik, “Allah da bunu istiyor” diyerek bilgisizce bir hükümle ona iftira atmış olurlar.
Yazımızı, Yunus,17’deki ayetle noktalayalım:
“Hem kendi uydurduğu yalanları Allah’a yakıştırandan, ya da O’nun mesajlarını yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Gerçek şu ki; günaha gömülenler, asla iflah olmazlar!”
Şu mübarek günlerde bol dua edelim.
Yüce Rabbimiz bize, hevâ-i nefsimizin değil, ilahi vahyinin istikametinde bir hayat sürmeyi nasip etsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi