Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Kim Ramazan’a hürmet eder?

Kim Ramazan’a hürmet eder?

İran'ın PJAK operasyonu ve Murat Karayılan'ın yakalanması meselesi esrarını muhafaza ediyor. Kimileri İran'ın Murat Karayılan konusunda izlemiş olduğu belirsizlik politikasını 'acem oyunu' olarak telakki ediyor. Lakin burada biz meselenin başka bir boyutuna temas edeceğiz. O da PKK'nın eylemsizliğine Ramazan öncesi son vermesi ve Ramazan içinde de şiddet sarmalını artırması. Türkiye'nin yüreğini ağzına getirmesi. Bu hususta Başbakan Erdoğan, Ramazan iklimini zedelememek için gerekli tedbirleri sonrasında uygulamaya koyacaklarını açıklamıştı. Bu beyanatı adeta kışkırtıcı bir etki yaptı ve PKK Ramazan 'faaliyetlerini/etkinliklerini' artırdı. Etkinlik derken dini bir etkinliği kastetmiyoruz. Buna 'din dışı etkinlik' demek daha doğru olur. Tabii ki Ramazan'ın manevi atmosferini ve iklimini gölgeleyen etkinlikler. Ramazan'ın huzurunu gölgelemek vesaire. Bu PKK'nın yabancısı olduğu bir husus değil. Lakin Başbakan'ın 'Ramazan ayında sabredeceğiz' demesi karşı tarafı daha da azdırdı. PKK artık tamamen etki-tepkilere dayalı bir harekat tarzını benimsiyor. Hatta çılgınlık sınırına varmış dayanmış durumda. Bilindiği gibi terörle mücadeleyi askeri alandan polisin alanına ve insiyatifine kaydırılacağının açıklanmasının hemen ardından PKK yandaşları veya mensupları polis avına çıkmışlardı.

Madalyonun öbür tarafında ise hükümetin bu tarz açıklamalarında özensizliği gözleniyor. Zira kurumsal değil daha ziyade irticali açıklamalar yapıyor. Bu irticali açıklamalarda da hata payı yüksek oluyor. Nitekim Ahmet Davudoğlu da 9 Ağustos (2011) tarihinde Şam'da yaptığı temaslardan sonra azami on veya onbeş gün içinde Suriye rejiminden somut adımlar beklediklerini açıklamıştı. Ardından Başbakan da Şam rejimine iki hafta süre tanıyan bir açıklama yapmıştı. Ardından Arap kamuoyu ve Suriyeli göstericiler 'Türkiye safını belli etsin. Bizden yana mı yoksa rejimden yana mı?' diye infial göstermişlerdi. Hatta bazı pankartlarda 'İki haftalık mühletin bedelini biliyor musunuz: 150 ölü daha' şeklinde dövizler taşımışlardı.

Daha sonra bizzat Ahmet Davudoğlu rejime katilam süresi vermediklerini sadece bu zaman zarfında isteklerine somut cevap beklediklerini söylemek zorunda kalmıştı. Dolayısıyla ortada yanlış anlamaya müsait özensiz açıklamalar var. Başbakan Erdoğan'ın Ramazan'la alakalı açıklaması da Cumhurbaşkanı Gül tarafından düzeltildi ve PKK'nın eylemlerini artırması üzerine fiilen Kandil'e operasyon yapıldı. Başbakan Erdoğan Ramazan'da bile hız kesmeyen hatta hız artıran eylemlerin ve yönlendiren çevrelerin Ramazan iklimine hürmek beslemediğini söyledi. Elbette ki PKK'nın dinle ilişkisi pragmatik. Hedefe varmak için her yol mübah anlayışının bir tezahürü olarak dini de araç olarak kullanıyor. Dine diyanete hürmeti yok lakin mevzii kazanmak için pragmatik davranıyor. Halkın duygularını paylaşıyor havası estiriyor. Komunist felsefeyi nasıl bir zamanlar kılıf olarak kullandıysa dini değerleri ve alanı da yine halka şirin görünmek için kullanıyor.

Türkiye en azından Ramazan konusunda samimi. Nedeni, Libya'da da NATO bombardımanlarının Ramazan ayı boyunca kesilmesini istemişti. Lakin Fransa gibi ülkeler buna razı olmadı. Yine Libyalı Devrimciler 'demir tavında dövülür' diyerek Ramazan'da çatışmalara ara vermek istemediler. Ramazan iklimi Suriye'de de rejimin tanklarıyla toplarıyla ve hücum botlarının saldırısıyla gölgelendi. Türkiye'de ise bu kez Ramazan'ı filtreleme işlemini PKK yandaşları görçekleştirdi. Zatan Ramazan iklimine hürmet eden Müslümanın kanına da hürmet eder ve kılıcı kınında ve kanı damarında tutar. PKK ve PJAK yanlısı Suriyeli doktor yazar Benki Hacu İran'ın Kandil eylemleriyle alakalı ilginç bir yazı kaleme almış (http://www.elaph.com/Web/opinion/2011/8/676577.html?entry=homepagearaa ). Evlere şenlik bir yazı! Yazı tam bir çifte standart örneği. 'İran bir mezhep savaşına mı hazırlanıyor?' başlıklı makalesinde İran kolluk kuvvetlerinin Ramazan iklimine hürmet etmeyerek Kürtlere karşı kanlı bir savaş başlattığını yazıyor. Kandil harekatını Ramazan'a hürmetsizlik olarak nitelendiriyor. Olabilir. Lakin Benki Hacu isimli Kürtçü yazar İran'a yönelik olarak yaptığı tavsiyeyi veya kınamayı acaba Türkiye'nin Ramazan'ını burnundan getiren PKK'ya da yapıyor mu? Yoksa erken saatlerde eylem komutu veren Roj TV seyredip amuda mı kalkıyor? Yoksa yine o da tek yanlı olarak dini işine geldiği gibi PKK gibi istismar aracı olarak mı kullanıyor? Yoksa o da 'başkasına verir talkını kendi yutar salkımı' deyimine uygun tiplerden mi? Yazı tam bir riyakarlık ve ikiyüzlülük numunesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi