Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Demokratik leşmenin en büyük engeli terördür

Demokratik leşmenin en büyük engeli terördür

Türkiye’nin geldiği askerî vesayetsiz demokratik çizgide PKK’nın hiç etkisi yoktur. Bu kavga 27 Mayıs 1960 darbesinden hemen sonra başlayan ve 51 yıldır süren bir kavgadır.
51 yılda halk partizan ve militarist cumhuriyetçilerin antidemokratik dayatmalarından kurtulmak için büyük bedeller ödemiştir.
51 yıllık demokratik haklar mücadelesi, masum dindar halkın mücadelesidir... Bu mücadele, muhafazakârların, sivil milliyetçilerin mücadelesidir... Bu mücadelede Kürtlerin de demokratik insanî haklarının yeri vardır; Türklerin de...
Partizan ve militarist cumhuriyetçiler, 2. Meclis’ten itibaren tüm devlet organlarına egemen olmuşlar ve Türkleri de Kürtleri de ötekileştirmişlerdir.
1950’de halkın kazandığı mevziler darbelerle kesintiye uğratıla uğratıla bugüne kadar gelinmiştir.
2002’den beri tecelli eden siyasî iradenin arkasında, hor görülen halkın gücü vardır. Bu güçte, etnik ayrım yoktur... Türkler de destek vermişti bu güce, Kürtler de...
2002’de oluşan siyasî irade, en azından 1960’tan beri diri tutulan demokratikleşme ümidinin yeşermesidir ve bu iradenin 2009’da hayata geçirmeye başladığı “Demokratik Açılım” projesi, PKK’nın değil, tarihin ve sosyolojinin dayattığı bir realitedir. PKK, bu sürecin “terör rantı” aşamasında yer alan bir figürandır. (Bu rantın son sözde siyasî tezahürü, milletvekili seçilen bağımsızların büyük bir kısmında görülmektedir. Bu konuyu yazarız inşallah.) Yani demokratik açılımda, PKK aslî unsur değil, fırsattan istifadeci bir zihniyetin tezahürüdür.
Mesela ben 1990-1997 yılları arasında bir Kürt hikâyesi olan Kürtçe ve Türkçe Mem u Zin ile ilgili 3 yayını yaparken; daha sonra 2010 yılında metnin tamamını yayımlarken, tarihî ve sosyolojik gerçekleri göz önünde bulundurmuştum. O yayınları yaparken PKK dayatması diye bir şey hiç gelmemişti aklıma.
2002’den beri etkin olan siyasî irade, Türküyle, Kürdüyle yok sayılan demokratik hakların hayata geçirilmesi için oluşan bir iradedir. İlk 7 yılda, demokratik değişime direnen kurumlar, demokrasi çizgisine çekilmeye çalışılmış ve arkasından da, “yanlış cumhuriyet”in ekseni, tarihin ve sosyolojinin dayattığı çizgiye oturtulmaya başlanmıştır. 2 yıldır süren çaba, böyle bir arka planın sonucudur; PKK dayatmasının değil...
Fakat yıllardır, partizan ve militarist cumhuriyetin yanlışlıklarını istismar eden PKK’nın 12 Haziran seçimlerinden hemen sonra başladığı saldırılar, “Demokratik Açılım” zihniyetini dinamitlemiştir. Bunda, Yener Dönmez’in de ifade ettiği “masum Kürtlerle PKK’yı özdeşleştiren yazarlar”ın etkisi de büyüktür.
Şu anda gelinen nokta, “Demokratik Açılım”ın askıya alınması ve bir an önce terörün bitirilmesidir. Yani siyaset ve toplum bütün enerjisini terörü bitirmeye harcarken, “Demokratik Açılım”ın askıya alınması konusu ağırlık kazanmaya başlamıştır. Öyle tahmin ediyorum ki, yüzde 50’lik bir halk desteği ile gücünü arttıran ve tazeleyen iktidar, 24. dönemde gücünü ve enerjisini Türkiye’de demokrasinin yerleşmesi için harcayacaktı. Bunda kararlı olduğu da seçim kampanyalarında görülmüştü.
Son PKK saldırılarıyla Türklerin de Kürtlerin de “Demokratik Açılım”ı algılama yolları, dökülen kanla tıkanmıştır. Bundan en büyük zararı masum Kürt halkı görecektir.
Türkiye’nin demokratikleşmesi için, teröre aldırmadan, asla vaz geçilmemeli, bunun Kürt boyutunun hayata geçirilmesi için teröre bulaşmamış Kürt sivil toplum örgütleri ve aydınlarıyla diyaloglar kurulmalı, projeler geliştirilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi