M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Mübarek Gecede Ezberleri Bozalım

Mübarek Gecede Ezberleri Bozalım

Bir yazımda da bahsetmiştim.
Mübarek gün ve gecelerin kutsiyeti, Müslümanlar için önemlidir.
O kadar önemli ki, ibadetler hep bu gecelerde yoğunlaşır.
Namazların kazası, Yasin’lerin okunması, duaların yapılması, hep bu gecelere hasredilir.
Ama, bunların mana ve mahiyetleri pek dikkate alınmaz.
Hatta, neyin gecesi olduğu, niçin bu isimleri aldığı bilinmeden tebrikleşme yapılır.
Müslümanların tebrikleşmesi elbette güzeldir.
Bu gecelerde birbirini hatırlamak, kucaklaşmak, sıla-i rahim yapmak güzel olmaz mı?
Ancak, bunların hangi vesileyle yapıldığını bilmek, hepsinden de güzel olmalı değil mi?
Soruyorsunuz: “Bu gecede ne olmuş da onu kutluyorsunuz?”
Tatmin edici bir cevap yok.
“Kadir gecesi ne demek, Berat ve Regaib ne anlama geliyor?”
Yine cevap yok.
Genel manzara bu!
Toplumumuzda ne yazık ki, dini kavramlarla ilgili bilgi eksikliği, çok ileri boyutlarda.
Genel kabul ve bilgi şu:
“Mübarek geceler kutsaldır. Bu gecelerde dua edilir ve ibadet yapılır.”
Bu genel anlayış sebebiyle, kaza namazı, tesbih, dua, Kur’an okuma gibi ibadetler, sanki bu gecelere programlanmış gibidir.
Toplum aynasından baktığınızda durum bu.
Halbuki, Kur’an-ı Kerim ve onun uygulama alanı olan Sünnet-i Nebî aynasından baktığınızda durum hayli farklıdır.
*** 
Bu gece idrak edeceğimiz Kadir gecesini ele alalım.
Toplum olarak diğer gecelerde yaptığımız malûm ibadetleri yapıp, be geceyi de ihya edip gideceğiz.
Nedir onlar?
Mevlid-i şerif, ilahiler, kaza namazları, birazcık Kur’an-ı Kerim tilaveti, tespihler ve dualar...
Hiçbir şey yapmamaktansa, bunları yapmak elbette ki iyidir ve sevaptır.
Gerçi bunlardan ilk üçü, ne Asr-ı Saadet döneminde vardı, ne Sahabilerde, ne de Tabiin dönemlerinde.
Son üçü ise, bugünkü gibi sıradan ve ezbere yapılmıyor, anlamı bilinerek, şuurlu ve ihlaslı biçimde icra ediliyordu.
Mesela, Kur’an-ı Kerim sadece dilden çıkan kelimelerle tilavet edilmiyor, kelimelerin manasına nüfûz edilerek ve ayetlerin anlamı bilinerek kıraat ediliyordu.
Tesbihat ve zikirler de, ne manaya geldiği bilinerek tefekkürle çekiliyordu.
Dualardaki içtenlik ve derinlik, gönül kırıklığının, tazarruun bir tezahürü idi.
Bugünküler gibi yüksek sesle, yaldızlı sözlerle, bağırıp çağırarak yapılan bir dua şekli yoktu!
Son derece mütevazı, münkesir, müttekî ve mutezarrı bir eda ile dua yapılırdı.
***
Biz, uzun senelerdir ibadetlerin tefekkür boyutunu ihmal ettik.
Oysa, ibadetleri anlamlı ve ihlaslı kılan; tefekkür ve tezekkürdür.
Kadir gecesi gibi gecelerde, işin bu yönünü öne çıkarmak gerekir ki, bu gecelerin gerçek anlam ve kıymeti bilinmiş olsun.
Zaten Kadir gecesinin kadr ü kıymeti, o gecede inen Kur’an vahyinin kadr ü kıymeti değil mi?
Allah Teala bu geceyi niçin bir ömre bedel kılmış?
Düşünelim; Bin aydan hayırlı buyurmakla yaklaşık 83 yıllık bu süreyi, bir insan ömrüne eş tutmuş.
Sanki, Allah Teala kullarını bu misalle şöyle uyarmış oluyor:
Ey insanoğlu! Vahyin indiği bu bir gece, koca bir ömre bedelse, bu Kur’an vahyi senin hayatına tümüyle inerse kaç ömre bedel olmaz ki?!
Bu ömrün, bereket ve değerini düşünün!
Bunu tersinden okumak da mümkün:
İçinde vahyin olmadığı koca bir ömür, bir gece kadar bereketsiz ve değersizdir.
Öyleyse, ömrümüze bereket ve hayatımıza kadr ü kıymet vermek için ezberlerimizi bozalım.
Allah’ın vahyini kendi işimiz gibi anlayarak, kavrayarak okuyalım, Rasûlünün tatbikini hayatımıza rehber edip şuur ve tefekkürlü ibadetlerle bereketli bir ömre talip olalım.
Bu anlayış doğrultusunda geceniz mübarek olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi